TAOCULUK

Çin kökenli dinî-felsefî sistem.

Müellif:

Taoculuk (Taoizm, Daoizm), Konfüçyüsçülük’le birlikte 2000 yıldan fazla bir süredir Çin’de hayatın her alanını biçimlendirmiş iki büyük yerel dinî-felsefî sistemden biridir. Temelinde “yol” mânasında tao (dao) kavramının yer aldığı Taoculuğun Çince karşılığı Dao-cia’dır (yolun nesli). Kökeni eski Çin Şamancılığı’na dayanan Taoculuk tabiatla uyum halinde olmayı, müdahaleden kaçınmayı, basitliği ve sadeliği savunan bir düşünce ve inanç sistemidir.

Tarihsel Gelişim. Gelenekte Taoculuğun başlangıcı milâttan önce VI. yüzyılda yaşayan Lao-tzu’ya (Laozi) dayandırılır. Taoculuk esasen bilgi ve hikmete ulaşmayı amaçlayan felsefî bir sistem olarak doğdu. Temel kavram ve ilkeleri sırasıyla Lao-tzu ve Zhuangzi’ye atfedilen Tao-te Çing (m.ö. VI-III. yüzyıllar) ve Zhuangzi (m.ö. 350) adlı klasik metinlerde yer alır. Taoculuk bu metinlerin yazarlarına atıfla Lao-Zhuang felsefesi diye de anılır. Felsefî Taoculuk milâdî XIII. yüzyıla kadar müstakil bir sistem halinde devam etmekle birlikte milâttan önce II. yüzyılda atalara tapınma, tabiat tanrılarına yönelik inanç ve ölümsüzlük arayışı gibi eski Çin inançlarını da içine alacak şekilde dinî Taoculuğun (Dao-ciav) doğuşunu hazırladı. Huangdi, Sarı İmparator (m.ö. 259-210) ve Han hânedanı (m.ö. 202-m.s. 220) dönemlerinde Taocu öğretiler rağbet gördü. Taoculuğun tam bir din haline gelişi, Zhang Daoling’in milâttan sonra 142’de, tanrılaştırılan Lao-tzu’dan vahiy/öğreti aldığını iddia etmesiyle başladı. Üstat olarak bilinen Zhang’ın kurduğu Tianşi Dao (semavî üstatlar yolu) ölümünden sonra oğlu ve torununun önderliğinde bağımsız bir dinî harekete dönüştü. Bu dinin rahiplerine yapılan bağıştan dolayı “beş ölçek pirinç yolu” olarak da bilinen bu örgütlenme sonucunda siyasî ve dinî güce sahip, Tao kavramını merkeze alan bir topluluk oluştu. Kuzey Çin’de Wei hânedanı döneminde (220-265) Taoculuk hânedan tarafından resmen tanınan bir inanç durumuna geldi. Semavî üstatlar yolu mezhebiyle Güneydoğu Çin’in yerel dinî gelenekleri arasındaki en önemli birleşme ise IV. yüzyılda gerçekleşti. Gelişerek devam eden bu dine, Shangqing ve Mao Şan (Mao dağı) adlarıyla bilinen Taocu ekol öncülüğünde geleneksel büyü teknikleri ve simya öğretisinin yanı sıra ölümden sonraki hayat ve cennete yükselip Tao’ya daha yakın olma fikri girdi. Zâhid keşişler sınıfı ortaya çıktı. Ayrıca başta cinsel törenler olmak üzere bazı uygulamaların önemi azaltıldı. Bu şekilde semavî üstatlar yolu akımında gerçekleştirilen yenilikler sayesinde Taoculuk üst sınıflar tarafından benimsenen bir din haline geldi; Kuzey Çin’de resmî din statüsüne yükseldi.

T’ang hânedanı döneminde (618-906) Taoculuk en parlak dönemini yaşadı. Hânedanın ilk imparatoru Li Yuan, Lao-tzu’nun soyundan geldiğini iddia etti. Song hânedanı devrinde (960-1279) imparatorlar Taocu metinlerin derlendiği, yaklaşık 5000 ciltten oluştuğu rivayet edilen Dao Zang’ı (Tao yasaları) bastırdı ve yeni birtakım mezhepler ortaya çıktı. XIII. yüzyıldan itibaren Taoculuk, Budist mezhepleri karşısında geriledi ve bölünmelere uğradı. Bu dönemde ortaya çıkan mezheplerden en önemlisi Şuan şen (yüce saflık/mükemmellik) ismiyle anılan mezheptir. Meditasyona ağırlık veren bu mezhep birçok Taoist ritüelini basitleştirdi. Ming hânedanı döneminde (1368-1644) bölünme sürecini durdurmak için gösterilen çabalara rağmen XX. yüzyılın sonlarına kadar klasik Taocu gelenekle çeşitli alt gelenekler arasındaki kutuplaşma devam etti. 1849’daki halk isyanı ülke genelindeki Taocu ve Budist mâbedlerinin yıkımıyla neticelendi. XX. yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve ülkeyi tekrar Konfüçyüsçü çizgiye taşımaya çalışan “yeni hayat” hareketi de Taocu merkezleri ortadan kaldırmaya çalıştı. 1949’da Mao Zedong liderliğindeki din karşıtı komünist devrimle birlikte diğer dinî unsurların yanı sıra Taoculuk da tamamen bastırıldı. Fakat 1982’de iktidara gelen Deng Xiaoping liderliğindeki yeni yönetimin hoşgörü yanlısı tutumuyla Taoculuk Çin’de yeniden itibar görmeye başladı. Nitekim günümüzde çok sayıda Taocu mezhep varlığını sürdürmekte ve Taoculuğun Çin dışında başta Tayvan olmak üzere Malezya, Singapur, Kore, Japonya, Vietnam ve Tayland gibi Güney Asya ülkelerinde, ayrıca Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da mensupları bulunmaktadır.

Temel Kavramlar. Taoculuğun en temel kavramı olan tao basit anlamıyla “yol” karşılığında kullanılmakla birlikte bu sistem içerisinde evrendeki dengeyi ve düzeni sağlayan yol, ilke veya ideali ifade eder. Tao’nun üç seviyesi vardır. Yüce Tao her şeyin kaynağı olan mutlak ilk bütün yaratılmışların ardındaki görülmeyen, yalnızca mistik yolla kavranabilen güce karşılık gelir. Tao-te Çing’de yer alan ifadeyle onun tek ismi vardır: “Her şeyin anası.” O boş bir kap gibidir. İçini hiçbir şey dolduramaz. Dibi yoktur ve her şey varlığını ona borçludur. Her şey ondan doğar. Tao’dan bir (Tai-çi), birden iki yani Yin ve Yang, ikiden üç yani su, toprak ve hava, üçten âlemdeki varlıklar doğar. İkinci seviyede yer alan tabiatın Tao’su tabiatın özünü oluşturan ve onu kontrol eden ritmi, üçüncü seviyedeki kişisel Tao ise her kişinin hayatında etkili olan Tao’yu ifade eder. Taoculuğun amacı yüce Tao ile bir olmaktır.

Tao’ya bağlı diğer bir kavram, “erdem” veya “güç” şeklinde tercüme edilen tedir. Tao’nun görünüşü ya da yansıması olarak bütün varlıklarda bulunan te görünmez Tao’nun doğadaki her şeyi değiştiren görünür yanıdır. Bu mânada te, “Tao’nun gerçek varlığının aydınlığa çıkışı” veya “kişi tarafından algılanan biçimi” olarak tanımlanabilir. Varlığında bu yansımayı farkeden kişi aradığı huzuru yakalamış, eşyanın gerçek niteliğini kavramış ve her şeyi tabiilik içerisinde yapabilecek noktaya ulaşmıştır. Kısacası kişi, bu durumda içinde yaşadığı kültür tarafından şekillenmeden önceki ilk haline, yani yontulmamış taş veya ağaç (pu) durumuna dönmüştür. Bu durum zihnin bilgi ve tecrübelerle şekillenmemiş asıl halidir; her türlü tanımlama ve nitelemeden uzak salt tecrübe ve bilinç halidir. Bu hal Tao örnek alınarak ulaşılabilecek sadelik ve tabiilik halidir. Bundan dolayı Taocu büyük ustalar ve yöneticiler hiçbir zaman yontmaz yani yönlendirme yapmaz. Çünkü onlar bilirler ki evrenin tek yöneticisi Tao’dur. Tao’nun akışını yöneten ise özündeki tabiilik ya da kendiliğindenliktir. Dolayısıyla Taocu yaşam tam bir edilgenlik üzerine değil bu özü ifade eden tabiilik ve sadelik üzerine kuruludur. Taoculuk’ta her varlık mutlak gerçeklik olan Tao’dan kaynaklanır ve sonunda yine ona döner. Bu sistemde medenîleşme yaygın kullanımıyla tabii düzenin bozulması şeklinde yorumlanır ve gerçek toplumsal reform uzak geçmişe dönüş veya başlangıçtaki saflığa ulaşma şeklinde tanımlanır.

Bir diğer temel kavram “wu-wei”dir. Sözlük anlamı “hiçbir şey yapmama, eylemsizlik” olan wu wei, eşyanın gerçek bilgisine ulaştığı için arzularının esiri olmaktan kurtulmuş Taocu azizin durumunu veya onun eyleme yönelme tarzını ifade eder. Bu kişi büyük bir sükûnet içindedir ve işin gereğine uygun davranır. Bu sebeple hayal kırıklığı ve hüzün yaşamaz, hatta zorluklarla karşılaştığında bile telâşa kapılmaz, gereksiz eylemlere girişmez. Lao-tzu azizin sakin ve dingin halini suya benzetir. Su yeryüzündeki en yumuşak ve içine girdiği kabın şeklini alan bir maddedir. Buna rağmen en sert taşa nüfuz edebilir ve onu sürükleyebilir. Eylem ve davranışlarını Tao’ya uygun hale getirenler de böyledir. Zhuangzi ise bu durumu işinin ehli olan ve bundan dolayı bıçağı hiçbir zaman körelmeyen bir kasaba benzetir. Kasap elindeki karkasın kemik yapısını iyi bildiğinden eti kemikten ayırırken gereksiz hareketler yaparak bıçağının körelmesine yol açmaz; elinin hareketini eklem yerlerine göre ayarladığından işini kolayca yapar. Dolayısıyla wu-wei, işi oluruna bırakma veya zor kullanmadan kolayca başarabilme ya da işin doğasına uygun davranma yöntemi şeklinde anlaşılmalıdır.

Taocu düşüncenin bir diğer temel kavramı “ki” (çi) denilen evrensel enerjidir. Bu düşüncede asıl olan evrensel enerjinin farkına varmak ve onu koruma yollarını öğrenmektir. Zira bütün hastalık ve sıkıntıların sebebi insanda sınırlı olarak var olan bu enerjinin bedeni terketmesidir. Kinin kaybını önlemek ve geri dönüşünü sağlamak için diyet, meditasyon, doğru nefes alma ve duruş ağırlıklı bazı teknikler geliştirilmiştir. Geçmişte semavî üstatlar yolu mezhebinde uygulandığı şekliyle en önemli yol tövbe ve pişmanlıktır. Sessizlik hücresinde belli bir süre kalan ve secdeye kapanan kişi kaybettiği enerjiyi yeniden kazanabilir. Ayrıca belli yiyeceklerin üstat ve müridlerce paylaşıldığı ziyafetler de hem söz konusu enerjiyi kaybetmeme hem de Tao ile birleşme amaçlarına yönelik uygulamalardır. Nefeslerin birliği (He Ki) olarak bilinen tören ise bir rahip yönetiminde gerçekleştirilen toplu cinsel ilişki törenleri sonraki Budist metinlerinde ahlâk dışı uygulamalar olarak tanımlanmış ve reform sürecinde önemini kaybetmiştir.

İnsanla evren arasındaki benzerlik Taoculuk’ta önemli yer tutar. Buna göre insan küçük bir evrendir ve bedeninde evrenin düzenini yansıtır. Bunun en belirgin görünüşü, Tao geleneğindeki beş ayrı yönde yer alan beş kutsal dağa, gökyüzünün beş bölümüne ve beş mevsime (dört mevsim ve yaz sonu) denk gelen insan bedenindeki beş bölgenin (karaciğer, kalp, dalak, akciğer ve böbrekler) yer aldığı inancıdır. İnsanla doğal düzenin birliği inancı açıklanamayan büyülü bir duygudan kaynaklanır; bu birliği kavramanın yolu da meditasyondur. Bunun yanı sıra oruç, riyâzet ve özel tantra uygulamaları ile simya ve tılsımlara da başvurulur. Ölümsüzlük iksirini bulmaya yönelik Taocu simyacılıkla hem kimyasal deneylere (yvaidari) hem de içsel simyaya (neidan) önem verilir. Neidan aracılığıyla normal yaşlanma sürecinin tersine çevrilebileceği, bunun ise kozmik dişi-erkek, edilgen-etken, karanlık-aydınlık karşıtlıklarını simgeleyen Yin ve Yang güçlerinin insan bedeninde birleştirilmesi ve beş unsurun (su, ateş, toprak, metal ve tahta) dengede tutulmasıyla sağlanacağı düşünülür. Beş unsur teorisi Çin akupunktur tekniğinin gelişmesinde etkili olmuştur.

Kutsal Metinler. Taoculuğun en önemli eseri Lao-tzu’ya atfedilen Tao-te Çing’dir (Daodecing/Yol ve erdem kitabı). Toplam 5000 Çin yazı karakterinden oluştuğu için “Lao-tzu’nun beş bin kelimesi” diye de anılan bu kitap birçok uzmana göre bugünkü biçimini milâttan önce 350-250 yılları arasında almış derleme bir kitaptır. İki kısımdan oluşan kitabın ilk bölümünde (1-37), Tao ile Tao’yu hissedebilmek ve mahiyeti hakkında bilgi edinebilmek için gerekli ruhî dönüşüm konu edinilir. İkinci bölüm (38-81), Tao’nun tezahürü veya ona ulaşmanın yolu ya da mutlak arınmışlık halini ifade eden “te” hakkındadır. Tao-te Çing, esasen yöneticiler için tasarlanmış kısa ve özlü bir el kitabı niteliğindedir. Burada öngörülen ideal hükümdar/yönetici eylemleriyle emri altındaki insanlar üzerinde baskı ve korku oluşturmayan, işleri büyük bir sükûnet ve tabiilik içerisinde gerçekleştirdiği için varlığı bile hissedilmeyen bilge kimsedir. Böyle yöneticiler halkın eylemleri için hiçbir sınırlama ve yasak getirmez. Tabiiliği, sükûneti ve sadeliğiyle idaresi altındaki bütün canlıların huzurlu olmasını, dolayısıyla barışı sağlar. Yöneticiye tabiatla uyumlu olmanın önerildiği metinde Çin düşüncesinin çok eski kavramlarına yer verilir. Yin ve Yang örneğinde olduğu gibi bunların bazısını değiştirmeden kullanırken Tao’ya ayrı bir anlam ve işlev yükler. Nitekim Çin düşüncesinde evrenin, hükümdarın, insanoğlunun ve her felsefe okulunun bir Tao’su yani yolu, yüce ilkesi vardır. Tao-te Çing’de ise mutlak Tao’yu kavrama ve evrensel Tao’nun birliğine ulaşma toplumsal ve bireysel bir ideal olarak sunulur.

Taoculuğun ikinci önemli kitabı eseriyle aynı adı taşıyan müellife atfedilen Zhuangzi’dir. Kısa ve özlü Tao-te Çing’den farklı olarak hikâyeler toplamından ibaret olan bu kitap kişisel hayat felsefesine yer verir. Toplumsal yaşama katılımın tümüyle reddedildiği Zhuangzi’nin Tao yorumunda Tao-te Çing’deki basit ve tabii toplumsal uyum düşüncesinden farklı olarak gelişmiş, aydınlanmış, metafizik bir kadercilik dikkati çeker. Meseller yoluyla bütün değerlerin aslında izâfî olduğunun ortaya konduğu eserde hayatla ölüm arasında ayırım yapılmaz; ölüm halindekiler yaklaşan dönüşümlerini Tao ile birleşme olarak sevinçle karşılarlar. Zhuangzi’de kusursuz veya üstün insandan söz edilir. İnsanoğlunun fırtınalı dünyasından ayrı yaşayan, uçarcasına hareket eden bu ruhanî varlıklar hiç çaba göstermez, hiç yaşlanmaz, her zaman özgürlüğün ve doğallığın verdiği mutluluğu temsil ederler. Bu ruhsal varlıklar sonraki kuşaklar tarafından ölümsüzler adıyla anılmış, çeşitli yöntemlerle onların niteliklerine kavuşmak pratik bir amaç olarak görülmüştür.

Bir diğer temel eser de yine kitabıyla aynı adı taşıyan müellife ait olan Lie-tzu’dur (Liezi). Zhuangzi gibi bütün insanlara eksiksiz özgürlüğün yollarını gösteren Lie-tzu’da bireyin kendi yaşamını her şeyden üstün tutması ve topluma yarar sağlamak uğruna hiçbir fedakârlıkta bulunmaması gerektiği belirtilir. Milâdî II. yüzyılda ortaya çıkmış Taiping (büyük barış) akımının klasiği olan Taiping Jing’de ise ölümsüzlüğe ulaşmak için gerekli olan tekniklere yer verilir. Huai-nan-tzu (Huainanzi) usta büyücülerin yazılarından oluşan bir derlemedir. Taoculuğun ortaya çıkışından önceki dönemlere ait olan Çin klasiği I-Çing de (Yijing) Taocu gelenek tarafından gelecek tahmini için kullanılan bir kitaptır.

İbadet. Taoculuk mâbedleri, rahipleri, âyinleri ve tanrıları olan bir inanç sistemidir. Âyinler daha ziyade mâbedlerde rahipler eşliğinde veya evlerde ibadete ayrılmış mekânlarda icra edilir. Bu âyinlerde ilâhî tarzında şarkılar söylenir, çeşitli dualar okunur, Tao üzerine meditasyon yapılır, özel nefes alma teknikleri ve hareketler uygulanır, Tao-te Çing üzerine konuşulur, tütsü yakılır ve başta Şang-ti olmak üzere çeşitli tanrı ve tanrıçalara dua edilir. Bir Tao âyininin en temel özelliklerinden biri tanrılardan yardım istemek amacıyla sunulan şarap ve yiyecek takdimesidir. Takdimeler özellikle azizlerin doğum günleri veya tanrıların isim günlerine adanmış kutsal günlerde mâbedlerde yahut ata ruhları için evlerde sunulur. En önemli günlerden biri Çin ay takvimine göre ocak sonu veya şubat başına denk gelen Çin yeni yılının başlangıç günüdür. Bugün bütün tanrıların yeryüzüne inme günü diye de anılır. Bugünün evrendeki olumlu gücün (Yang) yeniden doğuşunu temsil ettiğine inanılır. Çin’deki birçok kutsal mekân komünist devrimi sırasında yıkılmakla birlikte biri merkezde, diğerleri dört ayrı yönde yer alan beş kutsal dağ başta olmak üzere özel kutsallık atfedilen yerler mevcuttur. Ruhun ölümsüzlüğü inancına sahip olan Tao geleneğinde ölen kişinin bedeniyle birlikte muhteris ruhunun da toprağa gömüldüğüne, saf ruhun ise yaşamaya devam ettiğine inanılır.


BİBLİYOGRAFYA

T. Izutsu, Celestial Journey: Far Eastern Ways of Thinking: Comperative Studies in Buddhist, Taoist and Confucian Philosophy, Ashland 1988.

E. Wong, The Shambhala Guide to Taoism, New Delhi 1997.

J. C. Cooper, Taoculuk Nedir? Eski Çin Bilgelik Öğretisine Giriş (trc. İsmet Zeki Eyuboğlu), İstanbul 2003.

M. Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi (trc. Ali Berktay), İstanbul 2003, II, 31-45.

P. Ball, Tao Gizli Öğretisi (trc. Tolga Bakanay), İstanbul 2007.

L. Tzu, Bilinmeyen Öğretiler (trc. İsmail Taşpınar – Amine Gülşah Coşkun), İstanbul 2007.

M. J. O’Neal – J. S. Jones, “Daoism”, World Religions: Almanac, Detroit 2007, I, 177-206.

M. P. Fisher, Living Religions, New Jersey 2008, s. 186-199.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2011 yılında İstanbul’da basılan 40. cildinde, 10-12 numaralı sayfalarda yer almıştır.