TAŞKESENLİ

Erzurum ve çevresinde tanınmış bir Nakşî şeyh ailesi.

Müellif:

Aileye adını veren Şeyh Ahmed Efendi 1848’de Bingöl’ün Karlıova ilçesi Hacılar köyünde doğdu. Babası yörenin tanınmış âlimlerinden Molla Mahmud, dedesi Molla Abdurrahman, büyük dedesi Molla Mûsâ’dır. Şeyh Ahmed, Molla Ahmed-i Kûkî’den fıkıh, kelâm, hadis, tefsir, mantık okuyup icâzet aldıktan sonra Bitlis’e gitti ve Şeyh Hâlid-i Evrekî’den astronomi, cebir, hendese okuyarak icâzet aldı. Bu sırada Hizan’a geçip Abdülkādir-i Geylânî’nin soyundan Sıbgatullah Arvâsî’ye intisap etti. Tarikat silsilesi Abdurrahman Tâhî – Sıbgatullah Arvâsî – Tâhâ-yı Hekkârî vasıtasıyla Nakşibendiyye’nin Hâlidiyye kolunun kurucusu Hâlid el-Bağdâdî’ye ulaşır. Şeyhinin vefatından sonra halifesi Abdurrahman Tâhî’nin yanında sülûkünü tamamlayarak ondan hilâfet aldı ve irşadda bulunmak üzere Erzurum’a gönderildi (1893). Erzurum’da Sultanmelik mahallesi Üçkümbetler semtine yerleşen Ahmed Efendi, yaz aylarında Erzurum’a bağlı Taşkesen köyünde ikamet ettiğinden Taşkesenli diye tanındı, aile fertleri de bu şekilde anılageldi. Şeyh Ahmed Efendi, Erzurum Câferiye Medresesi’nde müderrislik yaptı. Erzurum ve ilçelerinde büyük bir mürid ve talebe halkasına sahip oldu; yetmiş sekiz kişiye icâzet verdi ve dört halife yetiştirdi. Bunların arasında oğlu Şeyh Ziyâeddin, amcasının oğlu Şeyh İbrâhim, Erzurum Serçeme köyünden tabur imamı Mehmed Nûri, Liceli Molla Ömer, Kağızmanlı Molla Hasan, Kiğılı Molla Osman, Hınıs Köşk köylü İbrâhim efendiler anılabilir. Erzurum ve çevresinde medrese eğitimi ve mânevî irşad alanında büyük hizmetlerde bulunan Ahmed Efendi 24 Mart 1909’da Erzurum’da vefat etti. Türbesi Taşkesenli Camii bahçesindedir.

Ziyâeddin Efendi. 1878’de Bingöl’ün Karlıova ilçesi Hacılar köyünde doğdu. Şeyh Ahmed Efendi’nin büyük oğludur. Erzurum Câferiye Medresesi’nde tahsile başladı ve on yedi yaşında iken icâzet aldı. Babası onu aynı medresede müderrislikle görevlendirdi. Genç yaşta Erzurum ve çevresindeki ulemâ arasında büyük üne kavuştu. Yirmi beş yaşında babası tarafından kendisine irşad izni verildi. Mantık ve nahiv ilimlerinde medreselerde okutulan bazı kitapların zor anlaşılan yerleri üzerinde yazdığı şerh ve hâşiyeleri kısa zamanda yayıldı. Özellikle Molla Câmî, Ḥallü’l-meʿâḳıd, Şerḥu’l-Muġnî, Kul (Kavil) Ahmed ve İstiâre hâşiyeleri çok meşhurdur. Bu eserlerini gören Said Nursi onu takdir etti ve bir mektup yazarak kendisiyle mânevî kardeş olmak istediğini bildirdi. Ziyâeddin Efendi de bundan şeref duyacağını söyledi; böylece uzun süre mektuplaştılar. 1914 Kasımında Sarıkamış cephesinde talebelerinin başında savaşırken hastalanıp Erzurum’a dönen Ziyâeddin Efendi 19 Aralık 1914’te genç yaşta vefat etti. Yetiştirdiği talebeler arasında Tortum müftüsü Mehmed Sıddık Efendi, Varto Köşk köylü Molla Mehmed, Taşkesenli Molla Alâeddin, Şam Sâlihiyye’den Molla Abdülkuddûs, Dağıstanlı Molla İlyas, Siirtli İsmail Hatip (Erzen), Erzurum’un meşhur imamlarından Hâfız Ali ve Tortumlu Molla Dursun efendiler sayılabilir. Aynı zamanda şair olan Ziyâeddin Efendi Arapça, Farsça ve Türkçe gazeller yazmıştır.

Mehmed Sırrı Efendi. 1895’te Erzurum’da doğdu. Şeyh Ahmed Efendi’nin küçük oğludur. Câferiye Medresesi’nde ağabeyi Ziyâeddin Efendi’den fıkıh, kelâm, hadis ve tefsir okudu; onun vefatından sonra “büyük müftü” diye tanınan Tortum müftüsü ve ablasının kocası olan Mehmed Sıddık Efendi’den mantık ve Farsça okuyup icâzet aldı. Ardından babasının halifesi ve dayısı İbrâhim Efendi’ye intisap ederek ondan hilâfet aldı. Şapka devrimi yüzünden Erzurum’da hapis yattıktan sonra tahliye edilip Erzurum dışında ikamete mecbur tutulunca merkeze bağlı Toparlak köyünde ikamet etti. Tekke ve zâviyelerin kapatıldığı, medreselerin kaldırıldığı çok zor şartlar altında Pasinler ve çevre köylerinde talebe okutmayı sürdürdü. Büyük oğlu Abdurrahman Efendi, diğer oğlu ve Kur’ân-ı Kerim’in Ahkâm Tefsiri ile (Muhammed Ali es-Sâbûnî) Reddü’l-muḥtâr’ın (İbn Âbidîn) mütercimi Mazhar Taşkesenlioğlu, Iğdasorlu Hacı Kâmil, amcazadesi Molla Said yetiştirdiği talebelerden birkaçıdır. Uzun süre Erzurum’da merkez vâizliği görevinde bulunan Sırrı Efendi 7 Temmuz 1954 tarihinde vefat etti.

İbrâhim Efendi. 1855’te Bingöl’ün Karlıova ilçesi Hacılar köyünde doğdu. Şeyh Ahmed Efendi’nin amcası Molla Muhyiddin Efendi’nin oğludur. Çeşitli medreselerde okumakla beraber tahsilini Ahmed Efendi’nin yanında tamamladı ve ona intisap etti. 1914’te talebeleriyle birlikte Kafkas cephesinde savaştı. Bu savaşta aldığı yara sebebiyle topal kaldı ve Topal Şeyh diye anıldı. I. Dünya Savaşı’nın ardından Erzurum ve yöresi Ruslar tarafından işgal edilince Anadolu içlerine göç etmeyip Erzurum’da kaldı, talebe okuttu, irşadla meşgul oldu ve halkı işgalcilere karşı savaşa teşvik etti. Şapka giymediği gerekçesiyle 1925’te tutuklanarak çıkarıldığı Hınıs Mahkemesi’nce Harput (Elazığ) İstiklâl Mahkemesi’ne sevkedildi ve bu mahkemece İzmir’de mecburi ikamete tâbi tutuldu. İzmir’de büyük ilgi görmesi ve etrafında bir cemaatin oluşması üzerine Manisa’nın Demirci ilçesine sürgün edildi. Kısa bir süre sonra 3 Kasım 1926’da burada vefat etti. 1954’te türbesinin bulunduğu yerden yol geçince naaşı Erzurum’a götürülüp Taşkesen köyünde toprağa verildi. Yeğeni ve şeyhinin oğlu Mehmed Sırrı, amcasının oğlu Şehâbeddin ve Erzurumlu Hacı Hasan efendilere hilâfet veren İbrâhim Efendi’nin talebeleri arasında yeğeni Mehmed Mâsum, Tekmanlı Molla Fehim, Göynüklü Ahmed, Taşkesenli Molla Ârif ve Molla Halil, Malazgirtli Mehmed Emin efendiler bulunmaktadır.

Şehâbeddin Efendi. 1898’de Erzurum’da doğdu. Şeyh Ahmed Efendi’nin torunu ve Ziyâeddin Efendi’nin büyük oğludur. İlk tahsilini babasından gördükten sonra Tortum müftüsü Mehmed Sıddık Efendi’nin yanında Arapça ve Farsça, kelâm, mantık, hadis ve tefsir okuyarak icâzet aldı. Pasinler’in Ketvan ve Kurnuç köylerinde imamlık yaptı, çevre köylerde ilim ve irşad faaliyetini sürdürdü. Rus ve Ermeni işgali sırasında bir yandan talebe okuttu, bir yandan da Pasinler’in köylerini gezerek halkı Ermeniler’e karşı savaşa teşvik etti. Şehâbeddin Efendi 11 Ocak 1956’da Erzurum’da öldü. Talebeleri arasında Horasan müftüsü diye meşhur olan küçük kardeşi Mehmed Sıddık Efendi, yine Horasan yöresinde tanınan amcazadesi Yüzören köyü imamı Mehmed Efendi sayılabilir.

Mehmed Sıddık Efendi. 11 Aralık 1914’te Erzurum’da doğdu. Şeyh Ahmed Efendi’nin torunu ve Ziyâeddin Efendi’nin oğludur. Doğumundan sekiz gün sonra babası ölünce ağabeyi Şehâbeddin Efendi tarafından yetiştirildi; onun yanında Arapça ve Farsça, fıkıh, kelâm, hadis, tefsir ve mantık okuyup icâzet aldı. Medrese tahsilini sürdürürken Erzurum’da ilk ve ortaokula devam etti. 1952’de Erzurum’un Tekman ilçesine müftü tayin edildi. 1954-1960 yıllarında Horasan’da müftülük yaptıktan sonra Erzurum merkez vâizliğine getirildi. Horasan müftüsü diye tanındı. 1960 ihtilâlinde tutuklanarak Sivas’a gönderildiyse de altı ay sonra serbest bırakıldı ve Erzurum’da görevine devam etti. Bu arada Bitlis Nurşin’e gidip Şeyh Abdurrahman Tâhî’nin torunlarından Tâhâ Efendi’ye intisap etti ve kendisinden hilâfet aldı. Erzurum’da vâizlik yaparken bir yandan da müridlerinin eğitimiyle ilgilendi, evinin alt katını medrese haline getirdi, yüzlerce talebe okuttu. Bunların arasında yeğeni Zeki Hoca, Tortum’un eski müftüsü Hâfız Yahya Hoca, Erzurum’un fahrî vâiz ve müderrislerinden Eşref Hoca, Pasinler’in Kevank köyünden Hâfız Şuayıb Hoca bulunmaktadır. 13 Şubat 1985’te Erzurum’da vefat etti. Mehmed Sıddık Efendi’nin Münâcât isimli bir divanı vardır. Aile adına Erzurum’da Taşkesenli Kültür Eğitim ve Dayanışma Vakfı kurulmuştur.

BİBLİYOGRAFYA
M. Sıtkı Aras, Erzurum’un Manevî Mimarları, İstanbul 1996, s. 13, 162, 164; a.mlf., Bir Şehrin Ruhu: Erzurum, İstanbul 1999, s. 98; Hasan Ali Kasır, Erzurum Şiirleri Antolojisi, Erzurum 1997, s. 54-57; Ahmet Tevhit Ulusoy, Erzurum Üstüne, Erzurum 1997, s. 93-98; Fuat Taşkesenligil, Silsile-i Aliye’nin Taşkesenli Halkası, Erzurum 2002; “Taşkesenli Ahmed Efendi”, Evliyâlar Ansiklopedisi, İstanbul 1993, XI, 444-445; “Taşkesenli İbrâhim Efendi”, a.e., XII, 3-4; http://taskesenlivakfi.tr.cx/; http://taskesenli.blogspot.com/ (maddenin yazımında aileden alınan bilgiler ve ailenin elinde bulunan belgelerden faydalanılmıştır).

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2011 yılında İstanbul’da basılan 40. cildinde, 148-149 numaralı sayfalarda yer almıştır.