TAVUS

Doğu edebiyatlarında adı sıkça anılan cennet kuşu.

Müellif:

Türk kültüründe Tanrı kuşu, alakuş veya gelin kuşu adıyla da bilinen tâvûs, Büyük İskender’in Hindistan’dan (Serendip) Avrupa’ya getirdiğine inanılan kuşlardan biridir. Başındaki sorgucu, rengârenk kanat ve kuyruk tüyleriyle diğer kuşlardan farklı ve çekici bir görünüme sahiptir. Takdis edilen güzelliği sebebiyle Hindistan’a mahsus türüne Farslar “yüce” anlamı taşıyan arkaik bir kelimeyle fîsâ adını verirler. Cazibesinin ilâhî güzelliği yansıttığı ve görenleri kendisine hayran bıraktığı kabul edildiği için cennet kuşu olarak da bilinir. Divan şairleri tavusun bu özelliğini “tâvûs-ı cennet, tâvûs-ı cinân, tâvûs-ı behişt, tâvûs-ı huld, tâvûs-ı berîn, tâvûs-ı İrem” vb. ifadelerle belirtirler: “Bir cins usûl ile hareket et ki şîvesi / Âşüfte-i hırâm ede tâvûs-ı cenneti” (Sâbit). Ancak halk arasındaki bir rivayete göre tavus, şeytanın cennete girmesine ve Hz. Âdem’in yasak meyveden yemesine sebep olduğu için cennetten çıkarılmış ve onca güzelliğine rağmen Tanrı tarafından ayakları ve sesi çirkin kılınmıştır. Tavus ne kadar kendini beğense de ayaklarını görünce cennetten kovuluşunu hatırlar ve ah edermiş: “Çok zamandır olalı râh-ı cinandan gümrâh / Muztariptir bulamaz kendüye rehber tâvûs” (Kılıççızâde İshak Çelebi). Bununla beraber “tâvûsperân-ı ahdar” terkibi meleklerden ve yıldızlardan kinaye olarak kullanıldığı gibi Cebrâil de “tâvûsü’l-melâike, tâvûs-ı rûh, tâvûs-ı kuds(î), tâvûs-ı sidre” kelimeleriyle anılır: “Sidre tâvûsuna benzer müntehâ kaddinde kim / Müşg-i terden açtı şehper kâkül-i müşgîn-i dôst” (Ahmed Paşa). Ayrıca tavusun, Hz. İbrâhim’in mutmain olması için Tanrı tarafından kesilmesi emredilen dört kuş arasında yer aldığına inanılır. Eti haram sayılmıştır. Kanat tüylerinin mushaflarda ayırıcı olarak kullanılması eski âdetlerdendir. Tavus eski astronomide belirgin bir yere sahiptir. “Çeşm-i tâvûs” tavus sûretinde görülen sabit yıldıza ad olurken divan şiirinde güneş için de “tâvûs-ı meşrik-hırâm, tâvûs-ı arş, tâvûs-ı çarh, tâvûs-ı felek, tâvûs-ı âteşînper, tâvûs-ı âteşperest, tâvûs-ı zer, tâvûs-ı zerrînbâl, tâvûs-ı zerrînper, tâvûs-ı zümürrüd-âşiyân ve tâvûs-ı mülemma’per” gibi tamlamalar kullanılır.

Divan şairlerinin mecaz dünyasında tavusun renkli bir yeri vardır. Pek çok şair tarafından tavus iffet, renk, gösteriş, güzellik, itibar, ihtişam ve kendini beğenme sembolü olarak anılır. Fakat öncelikle güzellik unsurlarıyla zikredildiği görülür. Sevgilinin zülüf ve kâkülleri, tavusun “münakkaş” kelimesiyle nitelendirilmesini sağlayan kuyruğuna (düm-i tâvûs) ve kanatlarına (per-i tâvûs) benzetilmiştir. Bu teşbihlerde zülfün üzerine düştüğü yanaklar cennet olarak düşünülür. Dövünmekten dolayı göğsü yaralardan morarmış ve kızarmış olan âşık da tüylerindeki renk cümbüşünden hareketle tavusa benzetilir. Kanatları açıldığında farkedilen dairemsi desenleriyle göz arasında ilişki kurulan tavusun bu en alımlı görüntüsü rakkaseye, yelpazeye, deveran halindeki dervişlere, rengârenk kıyafetleriyle bayram eğlencelerine katılan güzellere teşbih edilir. Anavatanının Hindistan olması, tüy dökümü mevsimi olan sonbahardan ziyade ilkbaharda cazibe kazanması gibi özellikleri de şiire yansımıştır. Tavusun ilkbahar ve sonbaharda yaşadığı bu değişimden dolayı bazan rengârenk yapraklarla donanan ağaçlar ve çiçekler, bazan da gül ve ağaç yapraklarını önüne katarak esen sabâ rüzgârı tavus olarak ifade edilir. Hikemî beyitlerde ise çoğunlukla güzellik bakımından karga ve itibar açısından sinekle karşılaştırılır: “Kendi tavrında meges ednâ değil tâvûstan / Anla Hakk’ın Nâbiyâ Kur’an’da temsîl ettiğin” (Nâbî).

BİBLİYOGRAFYA
Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi, İstanbul 1287, I, 196; Tarama Sözlüğü, Ankara 1988, I, 86; Demîrî, Hayâtü’l-Hayevân Tercümesi (trc. Kadir Meral), İstanbul 1997, s. 205; Rişâr (Richard), İlm-i Hayvânât (trc. Hüseyin Remzi), İstanbul 1290, s. 245; Ebü’l-Fazl Musaffâ, Ferheng-i Iṣṭılâḥât-ı Nücûmî, Tahran 1366 hş., s. 494; Zehra Toska, Kelile ve Dimne Çevirileri ve Kul Mesud Çevirisi (doktora tezi, 1989), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 188; M. Mervân es-Seb‘, Şeẕerât mużîʾe ʿan ʿilmi’l-ḥayâti’l-ḥayevâniyye fi’t-türâs̱i’l-ʿilmiyyi’l-ʿArabiyyi’l-İslâmî, Halep 1411/1991, s. 295; Aynur Koçak, Ahmet Bîcan’ın Eserleri Üzerine Bir İnceleme, İstanbul 2003, s. 378; İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, İstanbul 2004, s. 443; Ömür Ceylan, Kuşlar Dîvânı, İstanbul 2007, s. 227; “Tavus”, TDEA, VIII, 284.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2011 yılında İstanbul’da basılan 40. cildinde, 184-185 numaralı sayfalarda yer almıştır.