TEN‘ÎM

Mekke’nin kuzeybatısında Kâbe’ye en yakın Harem sınırı.

Müellif:

Medine yönünde Harem sınırını teşkil eden Ten‘îm adını bölgedeki aynı kökten türeyen dağ ve vadi isimlerinden almıştır. Buradaki işaret taşının (alem) Mescid-i Harâm’a uzaklığı Mısır hac emîrlerinden İbrâhim Rifat Paşa’nın 1901 yılında yaptığı ölçüme göre 6148 metredir (Mirʾâtü’l-Ḥaremeyn, I, 341; Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş, s. 80, 84). Ancak günümüzde mevcut yollardan bu mesafe yaklaşık 7-8 kilometreye ulaşmaktadır. Ten‘îm, Mekke ve Harem bölgesinde ikamet edenlerin (Mekkî, Haremî) umre için ihrama girdikleri yerlerden biridir. Harem bölgesinde oturanlar veya geçici olarak burada bulunanlar umre yapmak istediklerinde Harem sınırı dışına (Hil bölgesine) çıkıp orada ihrama girmek zorundadır. Bütün fakihler bu konuda görüş birliği içindedir. Hac ihramında ise böyle bir zorunluluk söz konusu değildir ve sözü edilenler oturdukları yerden ihrama girerler.

Harem bölgesinde ikamet edenlerin umre ihramına girmesi için en faziletli yerin hangisi olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Şâfiî ve Mâlikî mezhepleriyle Hanbelî mezhebinde bir görüşe göre bu yerlerin en faziletlisi Mekke’ye 29 km. uzaklıktaki Ci‘râne’dir. Çünkü Hz. Peygamber, 8 (630) yılında Huneyn Gazvesi’nde alınan ganimetleri Ci‘râne’de dağıttıktan sonra umre yapmak amacıyla burada ihrama girmiştir (Buhârî, “Meġāzî”, 35; Müslim, “Ḥac”, 17; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 79). Ayrıca Ci‘râne, Mekke’ye diğer yerlerden daha uzak mesafede bulunmaktadır. Bu görüş sahiplerine göre ikinci sırada Ten‘îm gelmektedir. Zira Resûl-i Ekrem, Hz. Âişe’ye Vedâ haccından sonra yaptığı umre için Ten‘îm’de ihrama girmesini söylemiştir. Şâfiîler ve Hanbelîler, Resûlullah’ın müşriklerin engellemesi yüzünden umre yapamamış olmakla birlikte 6 (628) yılında umre için konakladığı Hudeybiye’yi (, III, 245; Buhârî, “ʿUmre”, 3) fazilet konusunda üçüncü sırada kabul etmiştir. Hanefî mezhebine, Hanbelî mezhebinde bir görüşe ve Şâfiî fakihlerinden Ebû İshak eş-Şîrâzî’ye göre ihrama girmek için en faziletli yer Ten‘îm’dir. Zira Resûl-i Ekrem, gerek Hz. Âişe’ye gerekse kardeşi Abdurrahman’a Ten‘îm’de ihrama girmesini emretmiştir (Buhârî, “Ḥac”, 31, 77, “Meġāzî”, 77; Müslim, “Ḥac”, 111, 112, 120; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 23). Bu görüşü benimseyen fakihlere göre kavlî delil fiilî delilden güçlü ve önceliklidir. Mâlikî mezhebinde bazı âlimler Ci‘râne ve Ten‘îm’in fazilet bakımından eşit olduğu görüşündedir. Şâfiî ulemâsından Nevevî, Şîrâzî’nin Ten‘îm’e öncelik veren görüşünün yanlış olduğunu, ancak Hil bölgesinden Kâbe’ye en yakın yerler arasında Ten‘îm’in en faziletli yer olduğu şeklinde yorumlanması halinde mezhepte kabul görebileceğini belirtmiştir (el-Mecmûʿ, VII, 134).

Tarihçi Ebü’l-Velîd el-Ezrakī, Mekkeli tâbiîn âlimi Atâ b. Ebû Rebâh’ın Hz. Âişe’nin ihrama girdiği yer hakkında bilgi verdiğine ve bunun Muhammed b. Ali eş-Şâfiî tarafından mescid inşa ettirilen yer olduğuna dair İbn Cüreyc’den bir rivayet nakletmektedir. Tarih boyunca çeşitli onarımlar geçiren (310/922 ve 619/1222 yıllarında yapılan iki onarımla ilgili kitâbeler için bk. Sa‘d b. Abdülazîz er-Râşid v.dğr., bibl.), 1847 yılında Sultan Abdülmecid ve 1984’te Kral Fehd b. Abdülazîz tarafından yeniden inşa edilen bu cami Mescidü Âişe, Mescidü’l-umre ve Mescidü’t-Ten‘îm adlarıyla bilinmektedir. Mescidin kıble yönünün solunda yer alan ve Harem sınırını gösteren iki alem defalarca tamir görmüş ve son imar sırasında yeniden yapılmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, III, 245.

, I, 430-431.

Kâsânî, Bedâʾiʿ (nşr. Ali M. Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd), Beyrut 1418/1997, III, 166-167.

Muvaffakuddin İbn Kudâme, el-Muġnî (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî – Abdülfettâh M. el-Hulv), Kahire 1412/1992, V, 59-63.

, II, 58.

Nevevî, el-Mecmûʿ (nşr. M. Necîb el-Mutîî), Riyad 1423/2003, VII, 133-134.

Şehâbeddin el-Karâfî, eẕ-Ẕaḫîre (nşr. Muhammed Bû Hubze), Beyrut 1994, III, 206-209.

Burhâneddin İbn Müflih, el-Mübdiʿ şerḥu’l-Muḳniʿ, Riyad 1423/2003, III, 48, 185.

Hattâb, Mevâhibü’l-celîl (nşr. Zekeriyyâ Umeyrât), Riyad 1423/2003, IV, 38-39.

, II, 401, 519.

Muhammed b. Abdullah el-Haraşî, Şerḥu Muḫtaṣarı Ḫalîl, Bulak 1317, II, 301.

, IV, 334.

İbn Âbidîn, Reddü’l-muḥtâr (nşr. Ali M. Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd), Riyad 1423/2003, III, 484.

, I, 341-344.

Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş, el-Ḥaremü’l-Mekkiyyü’ş-şerîf, Mekke 1415/1995, s. 13, 52, 55, 61-62, 80, 84, 144-155.

Sa‘d b. Abdülazîz er-Râşid v.dğr., Âs̱âru mınṭıḳati Mekkete’l-mükerreme, Riyad 1423/2003, s. 127-128, 133-134.

“İḥrâm”, , II, 150-151.

“Tenʿîm”, a.e., XIV, 69-70.

“Ciʿrâne”, a.e., XV, 240-241.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2011 yılında İstanbul’da basılan 40. cildinde, 452-453 numaralı sayfalarda yer almıştır.