TERTÎB

Filâlîler’de XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında yapılan vergi düzenlemesi.

Müellif:

Sözlükte “sıralamak, düzenlemek” anlamındaki tertîb kelimesi, Filâlîler’de XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında yapılan ve daha sonra Fransa himaye yönetimi tarafından devam ettirilen ekonomik reformlar için kullanılmıştır. Bu düzenleme ile zekât ve öşrün yanı sıra “tekâlîf-i mahzeniyye” denilen diğer vergiler kaldırılmış, tek tip vergi sistemine geçilmiştir. Ülkedeki konsolosların ayrıcalıklı bir statüye sahip olması, yabancılar ve onların himayesindeki Faslılar’ın vergiden muaf tutulması Fas Filâlî hükümetinin gelirlerini azaltıyordu ve devletin maliyesi giderek kötüleşmişti. Herkesin vergi ödemesini sağlama yolunda ilk önemli adım, Mevlây Hasan zamanında 1880’de ticarî ve ekonomik konuların görüşüldüğü Madrid Konferansı’nda atıldı; imtiyaz sahibi yabancılar ve konsolosların himayesi altındaki Fas vatandaşları vergi mükellefi sayıldı. Buna karşılık yabancılara Fas’ta gayri menkul satın alma izni verildi. Mart 1881’de başlatılan bu uygulamada zekât, öşür ve tekâlîf-i mahzeniyye kaldırılmamıştı. Vergi koyma, miktarını tesbit ve tahsili görevi hükümet tarafından tayin edilen emin unvanlı kişilere verildi. Eminlere yardımcı olmak üzere kabilelerden şeyhler ve mükelleflerin durumunu inceleyecek kāidler tayin edildi. İkinci tertîb uygulamasına 1884’te geçildi. Ancak her iki tertîb uygulaması yabancıların muhalefeti sebebiyle yürürlükten kaldırıldı.

1894 yılında Mevlây Hasan ölünce yerine on dört yaşındaki oğlu Mevlây Abdülazîz geçti. İlk yıllarda idareyi vasîsi sıfatıyla Hâcib Ahmed b. Mûsâ (Bâ Ahmed) üstlendi. Ahmed b. Mûsâ’nın 1900’de ölümünün ardından ülkedeki Avrupalı temsilciler sultanın siyasî tecrübesizliğini ve Batı medeniyetine düşkünlüğünü istismar ettiler. Silâh ve mühimmat üretimi, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinden önemli silâhların ithalinin yanı sıra sultan ve devlet ricâlinin bisiklet ve motorlu kayık gibi bazı Avrupa icatlarına düşkünlüğü yüzünden yapılan büyük masraflar hazinenin kaynaklarını tüketti. Ayrıca yabancılardan ve onların himayesindeki kişilerden vergi alınamaması üç yıl geçmeden hazineyi büyük bir sıkıntıya soktu. Neticede Mevlây Abdülazîz idarî ve askerî alanda olduğu gibi malî alanda da ıslahat yapmak zorunda kaldı. Babası Mevlây Hasan zamanında kısmen uygulanabilen tertîb vergisinin yeniden konulması kararlaştırıldı (1901). Ancak Avrupa temsilcileri kendilerine ve himayelerinde bulunanlara vergi konulmasını yine engellemeye çalıştılar. Avrupa devletleri yeni verginin uygulanmasını önce Fas’ta şerifler, şeyhler, kāidler ve dinî cemaatler gibi büyük kitlelerin yararlandığı vergi imtiyazlarının kaldırılması şartıyla kabul edebileceklerini bildirdiler. Bu yüzden kanun ancak 2 Nisan 1902 tarihinde çıkarılabildi. Kanunun birinci maddesinde yabancıların, onların himayesinde olanların ve reâyânın ziraî ürünler, hayvanlar, ekilen topraklar üzerine konulan vergi hususunda eşit kılındığı ifade ediliyordu (kanunun tamamı için bk. Menûnî, II, 85-115). Tertîb vergisinin ardından liman gümrük vergisini düzenleyen kanun çıkarıldı.

Mevlây Abdülazîz’in en önemli ıslahatı sayılan ve “et-tertîbü’l-Azîzî” adı verilen bu vergi kanunuyla şerifler, şeyhler, kāidler gibi önemli bir kesimin vergi muafiyeti iptal edildi. Bütün ülke vatandaşları ile Avrupalı tüccarlar ve himayeden yararlananlar vergi mükellefi sayıldı. Mevlây Hasan dönemindeki ilk uygulamadan farklı şekilde zekât ve öşür gibi şer‘î vergilerle birlikte diğer vergiler de kaldırıldı. Ayrıca vatandaşları nüfuzlu kimselerin tahakkümünden kurtarmayı ve eşitliği sağlamayı amaçlayan önemli bir yenilik olarak kāidlerle mahallî yöneticilerin yetkileri sınırlandırıldı ve halktan vergi almaları yasaklandı; artık vergileri vergi memurları toplayacaktı. Mahzen tertîb vergisiyle ilgili çalışmayı nüfus sayımı yapılarak vergi mükellefi aile reislerinin tesbiti, sahip oldukları arazi, hayvan, bahçe vb. mallarının yazılıp vergi miktarlarının belirlenmesiyle başlattı. Yerleşim merkezlerine ve kabilelere emin unvanını taşıyan birer görevliyle yardımcı olarak iki bilirkişi gönderildi. Tesbit işine Merakeş civarından başlandı, bunlara kabile kāidinin nâibi de katılacaktı. Böylece mal varlıklarına göre aynî veya nakdî vergi tahakkuk ettirildi. Mallarını gizleyenlerin bu malları müsadere edildi.

Tertîb vergisinin, Fransa’nın Mağrib’de yayılmasına karşı çıkan İngiltere’nin teşvikiyle veya Fransızlar’ın mahzen içinde bunu ilk savunan bakan olan Abdülkerîm b. Süleyman’a tavsiyesiyle yapıldığı iddiaları ortaya atılmıştır. Ancak Mevlây Hasan zamanında sonuç alınamayan ilk teşebbüsün ardından bu ikinci ıslahatı Fas devlet adamlarının düşünmüş olması ihtimali daha kuvvetlidir. 1901’de Hariciye Veziri Abdülkerîm b. Süleyman’ın Fransa, İngiltere, Almanya ve Rusya’yı ziyaretinin sebebi vergi ıslah planı hususunda Avrupa devletlerini ikna etme arzusu olmalıdır (Allâl el-Hudeymî, VII, 2317). Ancak halk nezdinde mahallî idarecilerin vergi toplama hususundaki baskı ve zulmünden kurtulma vesilesi gibi görülen bu uygulama en başta önceden zekât ödemeyen, fakir oldukları için kendilerine zekât verilen yoksulları memnun etmedi; çünkü bunlar bir tek hayvana sahip olsalar bile vergi mükellefi sayıldılar. Ayrıca ödemekte oldukları verginin birkaç katını ödemek zorunda kalan zenginler, vergi muafiyetleri kaldırılan kesimler ya da vergi vermek istemeyen yabancılar bu vergiye karşı çıktı. Neticede kamuoyu Abdülazîz’in aleyhine döndü. Din âlimleri de bu hareketi destekledi; tertîbin Kur’an ve Sünnet ilkelerine uymadığını söyleyerek vergiyi iptal ettirmek için harekete geçti. Bütün bunlar, 1904 yılında sultanın vergi toplamada başarısız kalmasına ve nüfuzunu büyük ölçüde yitirmesine yol açtı. Devlet iki yıl yeni vergi toplayamadığı gibi eski vergileri de kaybetti. Bu durum merkezî hükümetin zayıflığı ile birleşince sosyal, siyasal ve malî bakımdan bir felâkete dönüştü. Sultan kāidlere söz geçiremez hale geldi. Ülkenin çeşitli yerlerinde isyanlar çıktı. Bilhassa Vücde şehri yakınlarında Cilâlî b. İdrîs ez-Zerhûnî’nin (Bû Hamâre er-Rûkî) başlattığı isyan devleti zor durumda bıraktı. Karışıklık her tarafa yayıldı; isyanları bastırmak için yapılan harcamalar sebebiyle malî kriz büyüdü. Hazine açıklarının kapatılması yolunda aşırı dış borçlanmaya gidildi. Ağır şartlarla alınan paraların çoğu eski borçları kapatmaya harcandığından ekonomik kriz daha da derinleşti. Yönetimden ayrılmak zorunda kalan Abdülazîz’in yerine kardeşi Abdülhafîz geçti (1908). 1912’de Fas’ı işgal eden Fransızlar, himaye yönetimi lehine gerekli değişiklikleri yaptıktan sonra yeni bir tertîb vergisi uygulaması başlattı (25 Kasım 1913). Yeni usule göre mayıs ve haziran aylarında ziraat mahsullerinin, ağustos ayında hayvanların ve güz mevsimi ürünlerinin tesbiti yapılıyordu. Ayrıca kişi başına “darîbetü’l-üzün” (darîbetü’r-re’s) denen bir vergi kondu. Ülkede Fransızlar’ın elindeki ekilebilir arazilerden tertîb vergisinin yarısını ödemeleri kararlaştırıldı. Daha sonra çeşitli tarihlerde yeni vergi düzenlemeleri yapıldıysa da II. Hasan 6 Haziran 1961’de tertîb uygulamasını, ülkenin ekonomik gelişmesini engellediğini ve sosyal adalet ilkelerine uygun düşmediğini ileri sürerek yürürlükten kaldırdı.

BİBLİYOGRAFYA
A. Cousin – D. Saurin, Le Maroc, Paris 1905, s. 121-125; Muhammed b. Muhammed el-Meşrefî, el-Ḥulelü’l-behiyye fî mülûki’d-devleti’l-ʿAleviyye (nşr. İdrîs Bû Helîle), Rabat 2005, II, 260-267; Şevkī Atâullah el-Cemel, el-Maġribü’l-ʿArabiyyü’l-kebîr fî ʿaṣri’l-ḥadîs̱, Kahire 1977, s. 245-249, 315-316; Celâl Yahyâ, el-Maġribü’l-kebîr, Beyrut 1981, III, 506-507; Menûnî, Meẓâhiru yaḳaẓati’l-Maġribi’l-ḥadîs̱, Beyrut 1405/1985, I, 132-133; II, 64-68, 85-115; E. Aubin, Le Maroc d’aujourd’hui, Paris 1994, s. 153-156; E. Doutté, “Abdülaziz”, İA, I, 62; G. Yver, “Fas”, a.e., IV, 484; Brahim Boutaleb, “Tartīb”, EI2 (İng.), X, 307-309; Muhammed Razûk, “Filâlîler”, DİA, XIII, 72; Allâl el-Hudeymî, “et-Tertîbü’l-ʿAzîzî”, Maʿlemetü’l-Maġrib, Rabat 1415/1995, VII, 2316-2319.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2011 yılında İstanbul’da basılan 40. cildinde, 516-518 numaralı sayfalarda yer almıştır.