TÎN SÛRESİ

Kur’ân-ı Kerîm’in doksan beşinci sûresi.

Müellif:

Mekke döneminde Burûc sûresinden sonra nâzil olmuştur. Adını ilk âyette geçen “tîn” (incir) kelimesinden alır. Sekiz âyet olup fâsılaları م، ن harfleridir. Kur’ân-ı Kerîm’de yemin edatı vâv ile başlayan sûrelerden olup nüzûl sebebiyle ilgili herhangi bir rivayete rastlanmamıştır. Müfessirler, mushafta bundan önce yer alan Duhâ ve İnşirâh sûrelerinde Cenâb-ı Hakk’ın resulüne lutfettiği nimetler söz konusu edilirken Tîn sûresinde Mekke müşriklerinin inkârlarına karşı deliller ortaya koymanın amaçlandığını kaydeder (Mâtürîdî, V, 485). Bedenî, zihnî ve kalbî yetenekleriyle insanın evrendeki konumu ve sorumluluğu ana fikrine dayanan Tîn sûresinin muhtevasını iki bölüm halinde ele almak mümkündür.

Sûrenin ilk üç âyetinde üzerine yemin edilen dört şeyden ilk ikisi incir ve zeytindir. Bunlarla, birer nimet olarak bizzat kendilerinin veya Cenâb-ı Hakk’ın daha önce vahiy indirdiği yerlerin kastedilmiş olması mümkündür. Yeminin üçüncü ve dördüncü unsurlarını meydana getiren Sînâ dağı ile “beled-i emîn” (Mekke-i Mükerreme) göz önünde bulundurulduğunda ikinci yorum daha isabetli görünür. Böylece Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve İslâmiyet’in doğduğu yerlere yemin edilerek (İbn Kesîr, XIV, 395) her üç dinin aslının bir olduğu ve hepsinin tevhid akîdesinde birleştiğine işaret edildiği söylenebilir. Daha sonraki yeminin konusunu teşkil eden insanın tabiatta bulunan sayısız varlıkların en güzeli olduğu belirtilir. Râgıb el-İsfahânî, bu âyette geçen “ahsen-i takvîm” terkibini, diğer canlılardan farklı olarak insanın tabiattaki her şey üzerinde hâkimiyet kurmasını sağlayan anlayıp kavrama yeteneği ve iki ayak üzerinde durabilmesi şeklinde yorumlamıştır (el-Müfredât, “ḳvm” md.). Kur’an’da insan türünün yaratılışına dair zikredilen özellikler bir arada düşünüldüğünde hem beden hem zihin hem his ve kalp yetenekleri bakımından üstünlüğü ortaya çıkar. Bununla birlikte insanın melekle şeytan arasında bir konumda bulunması yüzünden inkâr yoluna saptığı takdirde aşağıların aşağısı seviyesine düşmektedir. 5. âyette en alt noktaya düşürme fiilinin Allah’a nisbet edilmesi, insanın O’nun tarafından yaratılmasını ifade eden bir önceki âyetin üslûbuyla uyum sağlamaya yönelik olup kulun irade ve isteği olmadan Cenâb-ı Hakk’ın onu kötü yola sevketmesi söz konusu değildir. Sûrenin 6. âyetinde iman edip yararlı işler yapanlar bunlardan farklı olarak ebedî mutlulukla müjdelenmiştir. Sûrenin son iki âyetinde insanın sorumluluk duygusunu en güçlü biçimde etkileyen âhiret hayatı, herkesin dünyada yaptığının karşılığını bulacağı ebediyet âlemi hatırlatılmakta, zihni ve gönlü gerçeklere açık olan insanlar tarafından o günün hiçbir bahane ile inkâr edilemeyeceği, ayrıca en âdil hükmün Allah tarafından verileceği vurgulu biçimde ifade edilmektedir.

Yatsı namazında Tîn sûresini okuduğu rivayet edilen Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “ve’t-Tîn ve’z-zeytûn sûresini okuyup, ‘Allah hüküm verenlerin en üstünü değil midir?’ meâlindeki âyete gelen kimse, ‘Evet, öyledir, ben O’na gönülden bağlananlardanım’ desin” (Tirmizî, “Tefsîr”, 95). Bazı tefsirlerde yer alan, “Allah, Tîn sûresini okuyan kimseye dünyada kaldığı sürece âfiyet ve güçlü imandan oluşan iki özellik verir, öldüğünde de bu sûreyi okuyanların sayısı kadar sevap ihsan eder” meâlindeki hadisin (Zemahşerî, VI, 402; Beyzâvî, IV, 432) mevzû olduğu kaydedilmiştir (Muhammed et-Trablusî, II, 728). İdrîsiyye tarikatının kurucusu Ahmed b. İdrîs’e Tefsîrü sûreti’t-Tîn ile (Millî Ktp., nr. 4407, vr. 11b-13b) Ve’t-Tîni Sûresinin Tefsiri (Süleymaniye Ktp., Osman Huldi Öztürkler, nr. 10, vr. 8) adıyla iki risâle nisbet edilmektedir. Muhtâr Sâlim, eṭ-Ṭıbbü’l-İslâmî beyne’l-ʿaḳīde ve’l-ibdâʿ adlı eserinde (Beyrut 1408/1988, s. 385-391) Tîn sûresine atıfta bulunarak incirle zeytinin besleyici ve tedavi edici özelliklerini anlatmıştır. Emanullah Polat, Tîn Sûresinin Tefsîri ve Sûre Işığında Kutsal Zaman ve Mekân Mefhumu adıyla yüksek lisans tezi hazırlamış (2000, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), Emin Işık “Tîn Sûresi Üzerine Bir Tefsir Denemesi” adlı bir makale yazmıştır (Kur’an Mesajı İlmî Araştırmalar Dergisi, I/2 [1997], s. 76-80).


BİBLİYOGRAFYA

Buhârî, “Eẕân”, 102, “Tefsîr”, 95.

Müslim, “Ṣalât”, 175.

Taberî, Câmiʿu’l-beyân (nşr. Sıdkī Cemîl el-Attâr), Beyrut 1415/1995, XXX, 301-316.

Mâtürîdî, Teʾvîlâtü Ehli’s-sünne (nşr. Fâtıma Yûsuf el-Hıyemî), Beyrut 1425/2004, V, 485.

Zemahşerî, el-Keşşâf (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Riyad 1418/1998, VI, 402.

Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl, Beyrut 1410/1990, IV, 432.

Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm (nşr. Mustafa Seyyid Muhammed v.dğr.), Cîze 1421/2000, XIV, 395.

Muhammed et-Trablusî, el-Keşfü’l-ilâhî ʿan şedîdi’ż-żaʿf ve’l-mevżûʿ ve’l-vâhî (nşr. M. Mahmûd Ahmed Bekkâr), Mekke 1408/1987, II, 728.

Âlûsî, Rûḥu’l-meʿânî (nşr. M. Ahmed el-Emed-Ömer Abdüsselâm es-Selâmî), Beyrut 1421/2000, XXX, 548-554.

M. Tâhir İbn Âşûr, et-Taḥrîr ve’t-tenvîr, Beyrut 1421/2000, XXX, 370-381.

Ca‘fer Şerefeddin, el-Mevsûʿatü’l-Ḳurʾâniyye ḫaṣâʾiṣü’s-süver, Beyrut 1420/2000, XII, 27-39.

İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, el-Eḥâdîs̱ ve’l-âs̱ârü’l-vâride fî feżâʾili süveri’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm, Kahire 1421/2001, s. 356-357.

C. E. Bosworth, “Ṭīn”, , X, 529-530.

Rızâ Abbâsî, “Tîn”, , XVI, 719-720.

Mehîn Rızâî, “Tîn, Sûre”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran 1383/2004, VIII, 855-856.

Seyyid Muhammed Hüseynî – Mahbûbe Müezzin, “Sûre-i Tîn”, , IX, 412-413.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 41. cildinde, 189-190 numaralı sayfalarda yer almıştır.