TİRE

İzmir iline bağlı tarihî bir ilçe merkezi.

Bölümler İçin Önizleme
  • 1/2Müellif: ZEKAİ METEBölüme Git
    Küçük Menderes nehrinin 6 km. güneyinde, Aydın dağları adı verilen sıradağlara ait Güme (Kestane) dağının kuzey eteklerinde eğimli bir yüzeyde kurulmu…
  • 2/2Müellif: ENİS KARAKAYABölüme Git
    MİMARİ. XV. yüzyıldan itibaren kalabalık nüfusu ve ticaret merkezi olması dolayısıyla ekonomik gücünün yanı sıra bayındır bir şehir ve aynı zamanda bi…

Müellif:

Küçük Menderes nehrinin 6 km. güneyinde, Aydın dağları adı verilen sıradağlara ait Güme (Kestane) dağının kuzey eteklerinde eğimli bir yüzeyde kurulmuştur. Tarih boyunca Thira, Thyeira, Tyrha, Thyra, Teira, Apeteria ve Arkadiopolis gibi isimlerle anılan kasabanın ne zaman kurulduğu kesinlikle belli değilse de milâttan önce 1340’larda varlığı bilinmektedir. Bu tarihlerde Hititler’in Ahhiyava adı verilen krallık bölgesi içinde yer almaktaydı. Ardından önce Frigler’in, daha sonra Lidyalılar’ın hâkimiyetine girdi. Milâttan önce 652-630 yıllarında bir süre Kimmerler’in, milâttan önce 546’da Persler’in eline geçti. Büyük İskender’in hâkim olduğu Tire ve çevresi onun ölümünün ardından Bergama Krallığı’na intikal etti. Bu dönemde gelişip zenginleşti, zenginlerin yazlık olarak kullandığı bir şehir haline geldi. Roma hâkimiyeti sırasında 260’ta büyük bir depremle harap oldu. Bizans’ın elinde Thria ismiyle Asia eyaletinin piskoposluk merkeziydi. 697’de müslümanların eline geçti; 718’de Bizanslılar’ca geri alındı. Malazgirt Savaşı’nın ardından Selçuklu akınları buraya kadar uzandı ve 1072’de Büyük Selçuklular’ın hâkimiyetine girdi. Haçlı seferlerinde istilâya uğrayan kasaba Kılıcarslan’ın kumandanı Şemseddin Bey tarafından 1186’da fethedildi. Beylikler döneminde Menteşe Bey’in damadı Sasa Bey, Tire ve çevresinde hâkimiyet kurdu. Daha sonra Aydınoğlu Mehmed Bey burayı aldı. Gazi Umur Bey zamanında medreseler, camiler ve çeşmelerle imar edildi. Sulama kanallarıyla ziraat geliştirildi. 1390’da Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Timur istilâsının (1402) ardından Aydınoğulları şehri geri aldı. 1423’te II. Murad burada yeniden hâkimiyet kurdu ve kasaba Anadolu beylerbeyiliğine bağlı Aydın sancağının merkezi oldu.

Beylikler devrinden itibaren diğer bazı Anadolu şehirlerinde görüldüğü gibi Tire de iki merkezli (nefs) olarak gelişme gösterdi. “Nefs-i Tire” diye anılan asıl yerleşimin dışında Aydınoğlu Îsâ Bey’in kızı Hafsa Hatun’un yaptırdığı külliyenin (zâviye) vakfı şeklinde ortaya çıkan, bugünkü Değirmendere semtinin bulunduğu bölgeye merkezlik eden, “Nefs-i Bâdemiye” denilen ikinci bir yerleşim daha teşekkül etti. Eski vakıf defterleri mevcut olmadığı için Kanûnî Sultan Süleyman dönemi muhasebe defterine kadar (, nr. 166) Nefsibâdemiye’deki iskân ve nüfus hakkında bilgi yoktur. XVI. yüzyıldan sonra şehrin fizikî gelişimi neticesinde iki merkez birleşti.

880 (1475-76) tarihli tahrirde sancak beyi hassı arasında görünen Tire’nin yirmi altı mahallesi vardı ve 989 hâne, 183 mücerret (bekâr) olmak üzere toplam 1172 erkek nüfus tesbit edilmişti. Buna göre toplam nüfusu 5100 kişi kadardı. En kalabalık mahalleler Taşpazar (104 hâne), Sofular (doksan altı hâne), Veled-i Çanakçı (seksen altı hâne), Tahtelkale (elli dokuz hâne), Câmi-i Atîk (elli bir hâne) ve Mekabir (kırk dokuz hâne) mahalleleriydi. Bu tarihte kasabada elli iki hâneden ibaret bir gayri müslim mahallesi de bulunuyordu. 918 (1512) tahririne kadar geçen sürede Tire hem fiziksel hem demografik açıdan gelişme gösterdi. Mahalle sayısı otuz altıya ulaştı. Kırk iki hâneden oluşan bir yahudi cemaati ortaya çıktı. Kasabanın toplam hâne sayısı 1494’e, mücerretler 220’ye yükseldi. Ayrıca muaf kayıtlı 178 kişi vardı. Böylece toplam nüfus yaklaşık 8500’e ulaştı. En kalabalık mahalleler Sofular (doksan dört hâne), Câmi-i Atîk (seksen beş hâne), Urgancılar (seksen beş hâne), Turunç (yetmiş dokuz hâne) ve Doğancılar’dı (yetmiş yedi hâne). 935’te (1528-29) yapılan tahrire göre Tire’nin nüfusu 6200’e geriledi. Nüfustaki azalmaya paralel olarak mahalle sayısı otuz üçe düştü. Ancak hâne sayısındaki azalmaya karşılık genç nüfus (mücerret) sayısında artış oldu. Bu tarihte en kalabalık mahalleler Sofular (altmış dokuz hâne), Taşpazar (altmış hâne), Câmi-i Atîk (elli sekiz hâne), Gebran (kırk dokuz hâne) ve Tahtelkale idi (kırk üç hâne). Şehirdeki yahudi cemaati altmış dört hâneye ulaştı. Bu tarihte Bâdemiye de kayıtlara geçti. Dokuz mahallesi olan bu ikinci yerleşim merkezinde yaklaşık 1000 kişilik nüfus yaşıyordu (167 hâne, otuz dokuz mücerret, yirmi iki muaf). Şehrin merkezi olduğu kaza ise doksan sekiz köyü ile birlikte 41.000 civarında bir nüfus barındırmaktaydı.

Tahrir defterlerinde rastlanan esnafın çeşitliliği ve pazar yeri adları XVI. yüzyılda Tire’de canlı bir ticaret hayatının varlığını gösterir. Ahîlik teşkilâtınca örgütlendiği anlaşılan esnafın faaliyet gösterdiği çarşı/pazarların sayısı otuzdan fazla idi. Şehirde iki kervansaray, kalhâne, tahinhâne, kirişhâne, serhâne gibi imalât ve ticaret mekânları vardı. Sadece vakıflara ait dükkânların sayısı 560’ı buluyordu. Bedesten’deki dükkân sayısı 127 idi. Bu canlı ticaret ve imalât sektörü şehre dışarıdan göçü teşvik ediyordu. Bu dönemde Tire’ye şehir dışından otuz civarında aile gelip yerleşti. Tire’de en azından I. Ahmed devrine kadar sikke kesilen bir darphâne mevcuttu. Bu tarihlerde şehrin mimari yapıları içinde otuz bir cami/mescid, yedi medrese, bir imaret, on beş zâviye, dört muallimhâne/mektephâne, yedi hamam yer almaktaydı.

Evliya Çelebi’nin şehri ziyaret ettiği tarihte (1671) mahalle sayısı altmış sekize yükselmişti. Evliya Çelebi sokakların satranç taşı gibi düzenli olduğunu, şehirde 144 “mihrap” (otuz altısı cami), yetmiş tekke, otuz medrese, bazısı âtıl durumda sekiz imaret, bir dârülkurrâ, altmış yedi sıbyan mektebi bulunduğunu kaydeder. Kestane dağından gelen sular Tire’deki 270 çeşmeye, on üç hamama ve beş kurşun kubbeli sebile dağılıyordu. Ayrıca şehirde yirmi yedi han, sekiz kubbeli bir bedesten, üstü kemer ve kubbeyle örtülü 2800 dükkân vardı. Tire alacası diye bilinen bezler daha bu tarihte meşhurdu. 1700 tarihli avârız tahriri sırasında Tire’nin dört nahiyesinde (Fota, Burgos-ı Kebîr, Burgos-ı Sagīr, Maden) elli dokuz köy kaydedilmiştir. Şehir merkezinde kayıtlı altmış dört mahallede yaklaşık 5000 kişi yaşıyordu. En kalabalık mahalleler Şeyhköy, Hacı Abdi / Ketenci / Ali Hoca, Abdülvehhab ve Paşa mahalleleriydi. İki gayri müslim mahallesinden Rumlar’ın yaşadığı Zimmiyân mahallesinde yirmi beş, Yahudiyân mahallesinde on dört hâne vardı. Bu tarihte muhtemelen asayiş sebebiyle on sekiz köy ve çiftlik terkedilmiş durumdaydı.

1713’lerde Batı Anadolu’yu etkisi altına alan veba salgınından zarar gören Tire’nin nüfusu buna rağmen 1130 (1718) tarihli avârız tahririne göre yaklaşık 8000’e ulaşmış, altmış bir mahallesi bulunan şehrin % 10’unu dul kadınların meydana getirdiği tesbit edilmişti. Böylece veba yüzünden şehir nüfusunun % 24’ünün hayatını kaybettiği hesaplanmıştır (Gökçe, s. 50, 58). Kır kesiminde de kayıplar fazla idi. Bu durum şehir ve civarının ekonomik yapısını olumsuz yönde etkiledi. Tire’nin Şeyhköy, Abdülvehhab, Paşa, Ketenci, Molla Mûsâ mahalleleri nüfusun en yoğun yaşadığı kesimlerdi. Zimmiyân mahallesinde 208, Yahudiyân mahallesinde seksen kişi oturmaktaydı. Bu tarihte şehirde elli imam, on yedi müezzin, yedi hatip, bir vâiz, bir müftü, altı müderris, sekiz şeyh/derviş, seksen iki seyyid, 122 askerî görevli bulunuyordu. En geniş sınaî faaliyet alanı tekstil ve dericilikti.

1243’te (1827-28) Bağdat Valisi Necip Paşa tarafından Tire’de güzel bir kütüphane yaptırıldı. II. Mahmud dönemi nüfus sayımında (1831) şehrin nüfusu 8000 civarında idi. 1257 (1841) temettuât tahririnde yer alan kırk mahalleden nüfusça en kalabalık olanlar Rûmiyân (1245), Kalmos (590), Sûretli Mehmed Paşa (590), Mısırlı (575), Câmi-i Kebîr (570), Yûnus Emre (560), Şeyhköyü (550), Murtaza ve Ali Han (520) mahalleleriydi. Toplam şehir nüfusu yaklaşık 13.200 idi. 1891’de nüfusu 33.000’e yükselen kaza genelinde 2265 Yunan (Rum), on iki Ermeni ve 1029 yahudi nüfus bulunuyordu. Şehirde yaklaşık 15.000 kişi yaşıyordu. Kazanın nüfusu 1909’da 37.000’e, 1915 başında 44.000’e yükseldi. Bu tarihte Rumlar 3350, Mûsevîler 1900 kişiden ibaretti. I. Dünya Savaşı’ndan sonra (1919) 42.000’e düşen Tire kazasının nüfusu 1927 sayımında 39.000’e gerilemişti.

Küçük Menderes nehrinin suladığı verimli ovası sebebiyle İzmir-Konya arasında önemli bir şehir durumunda olan, yakınındaki Ödemiş ve Bayındır gibi merkezler arasında ticarî irtibatı sağlayan ve buradan İzmir Limanı’na bağlantı kuran bir konumda bulunan Tire’nin ticarî önemi İzmir-Aydın demiryolunun inşasından sonra daha da arttı. Bu demiryolundan Torbalı’da ayrılan bir koldan Çatal İstasyonu’nda ayrılan bir şube hattı 1883’te Tire’ye ulaştı ve çevreden çıkarılan zımpara, cıva, manganez, demir, arsenik gibi madenlerin naklini kolaylaştırdı. Salnâmelerde görülen halı ve bez dokuma tezgâhlarının çokluğu bu sektörün oldukça geliştiğini gösterir.

Osmanlı döneminde siyasî suçluların sürgün yeri olarak kullanılan Tire’ye gelenler arasında Şeyhülislâm Molla Arap (Alâeddin Arabî Efendi), Anadolu Kazaskeri Tâhir Efendi, tarihçi Şânîzâde Mehmed Atâullah Efendi (Tire’de ölmüştür), Şeyh Seyyid Hüseyin, Şeyh İbrâhim Efendi ve Bozcaadalı Rum Papa Kostioğlu Nikola sayılabilir. Kendi adıyla anılan medresede müderreslik yapan İbn Melek Firişteoğlu burada doğmuş ve yaşamıştır. Ayrıca Tire’deki medresede pek çok âlim yetişmiştir. Şehir 28 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğradı ve 4 Eylül 1922’de kurtarıldı. Mübadelede Tire’den ayrılan Rumlar’ın yerine Makedonya’dan getirilen Türk nüfus yerleştirildi. Birçok tarihî eserin bulunduğu Tire’de özellikle Mehmed Bey Camii (1334), Yeşilimaret Camii (1441), Kazganoğlu Camii (1442), Ulucami, Yenicami, Paşa, İbn Melek Camii ve Türbesi sayılabilir. Cumhuriyet döneminde şehir kuzeye istasyon tarafına doğru genişledi ve Bahariye, Cumhuriyet, Dere, Dörteylül, Dumlupınar, Ertuğrul, İstiklâl, Karacaali, Kurtuluş, Turan, Yeni, İhsaniye, İpekçi gibi mahalleler kuruldu. Bu mahallelerin oluşumunda merkeze yerleşen İbn Hatib, Kalamos, Işıklar, Turunç ve İpekçizâde gibi aşiretler de rol oynadı. Bu dönemde kırk iki olan mahalle sayısı 1926 il genel meclisinin kararıyla on altıya düşürüldü.

İdarî bakımdan 826’da (1423) Anadolu beylerbeyiliğine bağlı Aydın sancağının merkezi olan, XVII ve XVIII. yüzyıllarda mütesellim ve âyanların idaresine giren, 1839’da Tanzimat’ın ilânıyla bir süre muhassıl tarafından idare edilen, 1867’de vilâyet yapılan Aydın’ın İzmir sancağına bağlanan Tire, Cumhuriyet döneminde İzmir iline bağlı bir ilçe merkezi oldu. 1937’de otuz dokuz köyden ve iki bucaktan oluşmaktaydı. Bunlardan Gökçen bucağı (Fota) 1914’te, Boğaziçi bucağı 1932’de kuruldu. Bugün Gökçen belde olup Tire’nin köy sayısı altmış üçe yükseldi. 2000 sayımında Tire’nin nüfusu 42.988, kazanın toplam nüfusu 78.658 idi. 2010 sayımına göre ilçe merkezinde 51.440 kişi kayıtlıdır.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 3013, s. 28-53.

, Mevkūfat, nr. 2865, s. 28-50.

, nr. 8, s. 723-740; nr. 35M, s. 1-3; nr. 87, s. 105-122; nr. 148, s. 270-288; nr. 166, s. 371, 379, 383, 391; nr. 360, s. 210, 223.

, nr. 571, vr. 49b-73b.

, I, 334.

Vakıfnâme-i Şehzâde-i Civânbaht Hazret-i Sultan Selîm: II. Selim Vakfiyesi (haz. Selahattin Yıldırım), İstanbul 2004, hazırlayanın girişi, s. 17, 26, 27.

Polonyalı Simeon’un Seyahatnâmesi: 1608-1619 (trc. H. D. Andreasyan), İstanbul 1964, s. 19.

, IX, 86-91.

, II, 255-256.

, III, 508.

P. Wittek, Menteşe Beyliği (trc. Orhan Şaik Gökyay), Ankara 1986, s. 22, 39, 42, 43, 67, 88, 89.

, I, 266.

W. M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası (trc. Mihri Pektaş), İstanbul 1960, s. 111, 122.

Faik Tokluoğlu, Tire, Tire 1964.

Himmet Akın, Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s. 30-102, 111-116.

A. Munis Armağan, Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, İzmir 1983.

a.mlf., Tüm Yönleriyle Tire II, Tire 1990.

a.mlf., Devlet Arşivlerinde Tire, İzmir 2003.

Uğur Tanyeli, Anadolu Türk Kentinde Fiziksel Yapının Evrim Süreci: 11.-15. yy, İstanbul 1987, s. 121-125.

Suraiya Faroqhi, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler (trc. Neyyire Kalaycıoğlu), İstanbul 1993, s. 35-36, 39-40.

Mehmet Ali Demirbaş, “XVI. Yüzyılda Tire Vakıflarına Ait Notlar”, Türk Kültüründe Tire (haz. Mehmet Şeker), Ankara 1994, s. 25-29.

Tuncer Baykara, “Türk Şehircilik Geleneğinde Tire”, a.e., s. 9-13.

Ali Yardım, “Necip Paşa Kütüphanesi’nin Kültür Tarihimiz Açısından Önemi”, a.e., s. 66.

Besim Darkot – Metin Tuncel, Ege Bölgesi Coğrafyası, İstanbul 1995, s. 53-54.

Besim Darkot, “Tire”, , XII/1, s. 379-381.

Mehmet Başaran, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Tire, İzmir 2000, s. 17, 18, 21, 24, 25, 31, 116, 117, vd.

Cahit Telci, “XV-XVI. Yüzyıllarda Tire Şehri”, Türk Kültüründe Tire II (haz. Mehmet Şeker – Arzu Taşcan), Tire 2008, s. 21-40.

Turan Gökçe, “XVIII. Yüzyıl Başlarında (1700-1718) Tire’nin Demografik Yapısı”, a.e., s. 41-58.

, III, 1718.

Fr. Babinger, “Tīre”, , X, 538-539.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 41. cildinde, 195-197 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

MİMARİ. XV. yüzyıldan itibaren kalabalık nüfusu ve ticaret merkezi olması dolayısıyla ekonomik gücünün yanı sıra bayındır bir şehir ve aynı zamanda bir ilim merkezi durumundaki Tire’de Aydınoğulları ve Osmanlı dönemlerinden kalan çok sayıda yapı bulunmaktadır. 1671 yılında hacca giderken uğradığı Tire’yi “şehr-i muazzam” diye niteleyen Evliya Çelebi, burasını Manisa ile karşılaştırarak Tire yapılarının Manisa’ya oranla daha çok sayıda ve büyük boyutlarda olduğunu söyler. Onun aktardığına göre şehir 144 “mihrap”lıdır ve bunlardan otuz altısı büyük camidir. Ayrıca otuz medrese, imaretler, on üç hamam, yirmi yedi han, altmış sıbyan mektebi, 270 çeşme ve beş sebil bulunmaktadır (Seyahatnâme, IX, 162-165). Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği yapıların büyük bir kısmı günümüze ulaşmamakla birlikte mevcut yapıların çokluğu dikkat çekicidir. Bunlardan Kâzirzâde (Câziroğlu), Karakadı Mecdüddin, Rum Mehmed Paşa, Yavukluoğlu (Yoğurtluoğlu) ve Molla Arap külliyeleri; Hafsa Hatun, Doğan Bey, Mehmed Bey, Gucur (Kucur), Leyse, Ulucami (bk. ULUCAMİ [Tire]) Kara Hasan, Hüsâmeddin, Kara Hayreddin, Süratli Mehmed Paşa, Gazazhâne, Tahtakale, Narin, Kazanoğlu, Molla Mehmed Çelebi, Fıdıloğlu, Lutfi Paşa, Şeyh, Yalınayak, Hamza Ağa, Hacı Mehmed Ali Ağa, Alaybey camileri; mevlevîhâne özelliği de olan Yeşilimaret’le mimari özelliğe sahip Çanakçı, Neslihan, Dârülhadis mescidlerinin adları sayılabilir.

Tire, mektep ve medreseleri yanında buralarda ders veren ilim adamlarıyla da ünlüdür. Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından kurulan ve Tire’de tesis edilen ilk medrese kabul edilen, Riefstahl’ın ahşap olduğunu söylediği yapı (Cenubu Garbî Anadolu’da Türk Mimarisi, s. 27), burada uzun yıllar tedrisatta bulunan Tireli fakih İbn Melek’ten dolayı onun adıyla veya lakabı olan Firişteoğlu ismiyle anılmıştır. Yine aynı döneme ait Orta Medrese harabe halindedir. Tire’de Karakadı Mecdüddin, Yavukluoğlu, Derviş Gazi, Kâzirzâde, Küçük Hâfız ve Mûsâ Bey (Büyük Zincirli) medreseleri günümüze ulaşmıştır. Bunlardan bir kısmı restore edilmiş, diğerleri ise harap durumdadır. Yıkılarak ortadan kalkmış medreseler arasında Hoca Kemal, İbn Habib (Yassıyol), Süratli Mehmed Paşa, Osman Ağa, Kazanoğlu, Hafsa Hatun, Şeyh Muslihuddin İsmâil Efendi ve Kara Hayreddin medreselerinin adları sayılabilir. Medreselerde bulunan çok sayıda kitap da kaybolmuştur. Bunlardan sadece Kadızâde Medresesi’ndeki kitaplar Necip Paşa Kütüphanesi’nde mevcuttur.

Tire’deki türbeler bir külliye içindedir veya müstakil yapılardır. Bunlar kübik ya da çokgen kenarlıdır ve Rum Mehmed Paşa Türbesi baldaken planıyla diğerlerinden farklı bir örnektir (bk. RUM MEHMED PAŞA CAMİİ ve TÜRBESİ). Süleyman Şah Türbesi, Cağaloğlu Ali Paşa Türbesi, Yedi Kardeşler (Sır Hatunlar) Türbesi, Hoca Alâeddin (Alamadan Dede) Türbesi, Yağlıoğlu Türbesi, Karakadı Mecdüddin Türbesi, Ali Baba Türbesi, Îsâ Baba Türbesi (anonim türbe), Hacı Fakih Türbesi, Molla Mehmed Çelebi Türbesi, Alihan Baba Türbesi günümüze ulaşan mezar yapılarıdır. İbn Melek Türbesi üstü açık olarak son yıllarda yenilenmiştir. Tire’de önceleri İbn Melek adına küçük bir kütüphane vardı. II. Mahmud devrinde şehre Mehmed Necip Paşa tarafından daha büyük bir kütüphane yapılmıştır. Mimari ayrıntılarında barok üslûbunun kuvvetli şekilde belli olduğu yapı, sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülü kare planlı kapalı bölümle girişinin ön kısmındaki üç kubbeli revaktan oluşmaktadır (bk. NECİP PAŞA KÜTÜPHANESİ).

Beylikler döneminden itibaren başlayan ticarî canlılık ve ekonomik büyümeyle çok sayıda han ve bedesten, arasta ve dükkânın inşa edildiği görülür. Bu hanlardan en önemlileri Lutfi Paşa, Rüstem Paşa, Karakadı Mecdüddin, Çöplüce, Mardinli, Destimal ve Frenk hanlarıdır. XVI. yüzyılın mimari özelliklerini taşıyan ve çarşının çekirdeğini teşkil eden bedesten, üç kalın pâye ve yan duvarlar arasına atılmış geniş kemerlerin taşıdığı sekiz kubbeye sahiptir. Arastanın içindeki dükkânların yanı sıra çok sayıda dükkân değişik camilerin akarı durumundaydı. Bu dükkânların bir kısmı fevkanî camilerin alt katını oluşturuyordu (Tahtakale ve Hüsâmeddin camilerinde olduğu gibi). Şehirde yalnızca Kadızâde Külliyesi’nin 110 dükkânının bulunması bu konuda fikir vermesi açısından dikkat çekici bir örnektir.

Tire’de bir kısmı harabe halinde (Hafsa Hatun, Karagazi/Karakadı Mecdüddin, Yeniceköy, Molla Arap, Hekim ve Şeyh hamamları), bir kısmı bakımsız, yarı yıkık durumda depo gibi amaçlarla kullanılan hamamların (Yalınayak, Çanakçı, Tahtakale, Mehmed Ağa ve Sultan hamamları) yanı sıra eski kaynaklarda adı geçen Abdüsselâm Efendi, Kalamos, Nâzır, Mısırlı hamamları ile Yavukluoğlu, Süratli Mehmed Paşa ve Alihan Baba külliyelerine ait hamamların bulunduğu bilinmektedir. İşlevlerini sürdürmekte olan hamamlar ise her ikisi de çifte hamam olan Yeni mahalledeki Terziler Hamamı ile Ertuğrul mahallesindeki, Lutfi Paşa Külliyesi’nin bir parçası olan Eskiyeni Hamam’dır. Tire’deki hamamlar XIV-XVII. yüzyıllar arasına aittir ve klasik Türk hamam mimarisi içinde yapısal hususiyetleriyle ön plana çıkan örnekleri vardır. Bunların arasında çarşı hamamı niteliğindeki Eskiyeni Hamam ile (XVI. yüzyıl ortaları) Yalınayak Hamamı’nın (XVI. yüzyıl) diğerlerine oranla daha büyük boyutlarda klasik Osmanlı devri mimari özelliklerini taşıyan örnekler olduğu görülmektedir.

Suyu bol bir yerleşim yeri olan Tire’de çok sayıda çeşme bulunmaktadır. Yeğen Mehmed Ağa Meydan Çeşmesi anıtsal yapısıyla önemlidir. Lutfi Paşa ve Kesercizâde Mehmed Ağa’nın vakfettiği çeşmelerin yanı sıra Leyse Çelebi, Hafsa Hatun, Hüseyin Ağa, Mısırlı çeşmeleri şehrin diğer çeşmelerinden sadece birkaçıdır. Ortadan kalkan çeşmelerden az bir kısmının ayna taşı veya kitâbesi Tire Müzesi’nde korunmaktadır. Lutfi Paşa, Hocazâde İbrâhim Efendi, Kırlızâde Mehmed Ağa, Hüseyin Ağa, Keskin Hacı Mustafa, Karapınarî Süleyman Ağa sebilleri Tire’deki hayrat su tesisleri içinde zikredilmesi gereken örneklerdir. İlçedeki eski mezarlık ve hazîrelerin önemli bir kısmı ve bunların içindeki değerli mezar taşları yok olmuştur. Genellikle bakımsız durumdaki cami hazîrelerinde mevcut mezar taşları dışında bazı mezar taşları Tire Müzesi’ndedir ve üzerlerinde cami tasvirlerinin bulunduğu örnekler dikkat çekicidir. Bir kısmında bitkisel veya geometrik desenler olan kalem işi süsleme ve revzenli pencereleri bulunan tarihî Tire evleri, Batı Anadolu karakteristik Türk konutlarının mimari özelliklerini taşıyan sivil mimari yapılarıdır (Bayraktar Ağa Konağı, Afyonlu Sâmi Evi, Hattatlar Evi gibi).


BİBLİYOGRAFYA

, IX, 162-165.

R. M. Riefstahl, Cenubu Garbî Anadolu’da Türk Mimarisi (trc. Cezmi Tahir Berktin), İstanbul 1941, s. 26-28, rs. 48-58.

Doğan Kuban, Anadolu Gezilerinden İzlenimler, Bir Batı Anadolu Gezisi, Şubat 1962, İstanbul 1962.

İnci Aslanoğlu, Tire’de Camiler ve Üç Mescit, Ankara 1978.

a.mlf., “Tire Beylik Dönemi Camileri”, Türk Kültüründe Tire (haz. Mehmet Şeker), Ankara 1994, s. 89-96.

a.mlf., “Tire’de Üç Cami”, , VIII (1969), s. 161-170.

Gül Tunçel, Batı Anadolu Bölgesinde Cami Tasvirli Mezar Taşları, Ankara 1989.

Hakkı Önkal, Tire Türbeleri, Ankara 1991.

a.mlf., “Türk Türbe Mimarisinde Tire Türbelerinin Yeri”, Türk Kültüründe Tire, s. 113-118.

Necmi Ülker, “Tire’de Osmanlı Dönemi Türk Kitabeleri”, a.e., s. 97-112.

Mükerrem Kürüm, “Tire Evleri”, a.e., s. 139-148.

Canan Çakmak, Tire Hamamları, Ankara 2002.

A. Munis Armağan, Devlet Arşivlerinde Tire, İzmir 2003.

Halim Baki Kunter, “Tire Minareleri”, Arkitekt, VI/12, İstanbul 1936, s. 337-339.

İlhan Akçay, “Tire’de Fatih Devrine Ait Eserler”, , sy. 314 (1965), s. 34-36.

Tülay Ergil, “Yeşil İmaret Camii Tire”, Arkitekt, XXXVIII/335 (1969), s. 120-121, 124.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 41. cildinde, 197-199 numaralı sayfalarda yer almıştır.