TOPRAK, İsmail Hakkı

(1872-1969)

Nakşibendî-Hâlidî şeyhi.

Müellif:

Sivas’ın Sarışeyh (Nalbantlarbaşı) mahallesinde doğdu. Babası adliye zabıt kâtibi Hüseyin Hüsnü Bey, annesi Medineli Ayşe Hanım’dır. Ailesinin Mısırlı olup oradan Anadolu’ya geldiği veya Mısır’dan Buhara’ya, oradan da Anadolu’ya göç eden Arap kabilelerinden olduğu tahmin edilmektedir. Kâbe örtüsünün bakımı ve değişimi görevini üstlendiği için ataları “İhramcılar” diye anılmış, kendisi de Ehrâmî, İhrâmîzâde, İhramcıoğlu, İhramcızâde gibi lakaplarla tanınmıştır. Babasının adliye başkâtipliğine tayin edildiği Sivas Zara’da başladığı eğitimini on yaşında ailesiyle Sivas’a döndükten sonra Çifte Minareli Medrese’de sürdürdü. Ardından askerî rüşdiyeye girdi. Buradaki arkadaşları arasında İsmet Bey de (İnönü) vardı. Dedesi İhramcızâde Mehmed Efendi onun subay olmasını arzu ettiğinden askerî rüşdiyeyi bitirince İstanbul’a gitmek istediyse de annesi buna rıza göstermedi. Tahsilini Şifâiye Medresesi’nde tamamlayıp Sivas Adliyesi’nde mülâzım olarak göreve başladı. Askerliğini yaptıktan sonra bir süre Tokat’ta Düyûn-ı Umûmiyye ve Müskirat memurluğunda çalıştı. Görevini 1908 yılında Sivas Düyûn-ı Umûmiyye memurluğuna nakletti. 1928’de Düyûn-ı Umûmiyye müesseseleri kapanınca Sivas İnhisar Dairesi’ne geçti. Zara-Çarhı tuzlasına bağlı Cedid tuzlasında görev yapmakta iken 1931 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.

Çocukluğunda Kādirî şeyhlerinden Mûr Ali Baba’nın sohbetlerine katılan İsmail Hakkı, rüşdiyede okuduğu sırada Mekkeli Rifâî şeyhi Seyyid Abdullah el-Hâşimî’ye intisap ederek beş ya da yedi yıl hizmetinde bulundu. Ardından şeyhinin izniyle Tokat’a gidip Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Mustafa Hâkî’ye mürid oldu. Onun 1920’de vefatı üzerine yerine geçen Sivaslı Mustafa Takī’nin yanında sülûkünü tamamlayıp hilâfet aldı. İrşad faaliyetine başladığı ilk yıllarda ihvanı derleyip toparlamakta çok sıkıntı çektiği ve tek başına garip kaldığı için kendisini “garîbullah” diye niteleyen İsmail Hakkı Efendi daha sonra bunu “karîbullah” (Allah’a yakın) olarak değiştirdi. İrşad faaliyetleri dolayısıyla çeşitli tarihlerde altı defa tutuklandı. 1938’de İskenderun üzerinden hacca gitmeye niyetlendi, sınırı geçemeyince hacca ayırdığı parayı Zara Cencin (Canova) köyüne su getirmek için kullandı. Bu sırada bir şikâyet üzerine bazı ihvanıyla birlikte otuz sekiz gün hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. Polis baskınlarından korunabilmek için irşad faaliyetlerini 1941’de kiraladığı Çitilin Hanı’nda komisyonculuk yaparak sürdürdü. 1950 yılından vefatına kadar faaliyetlerini Çorapçı Hanı’nın üst katında han sahibinin kendisine ayırdığı bir odada devam ettirdi, ayrıca Örtülüpınar mahallesinde iki katlı büyük bir evi tekke halinde kullandı. Şapka kanunu sebebiyle kasket giydiği için “kasketli şeyh” diye anılan İsmail Hakkı Efendi’nin Hâfız-ı Şîrâzî’nin Dîvân’ı, Sa‘dî-yi Şîrâzî’nin Bostân ve Gülistân’ı, Niyâzî-i Mısrî’nin Divan’ı gibi eserleri okuyup okuttuğu, özellikle Mısrî’nin Divan’ına çok değer verdiği belirtilmektedir. Ayrıca Sivas Ulucamii’nin tamiri, Sofu Yûsuf, Serçeli, Dikimevi camilerinin inşası, çeşitli köprü, sebil ve çeşmelerin inşası, Sivas İmam-Hatip Okulu’nun yapımı ve onarımı gibi hayır hizmetlerine öncülük etti. 2 Ağustos 1969 tarihinde vefat etti; cenaze namazı Sivas Paşa Camii’nde kılındıktan sonra ulucami hazîresine defnedildi.

Tarikat silsilesi Mustafa Takī Sivâsî, Mustafa Hâkî Tokadî vasıtasıyla Nakşibendî-Hâlidiyye’nin kurucusu Hâlid el-Bağdâdî’ye ulaşır. Bazı eserlerde Farsça ve Türkçe olarak kaydedilen manzum silsilenâmede kendisinden önce Hacı Ahmed Niksârî’nin adı yer almaktadır. Ancak Ahmed Niksârî, İsmail Hakkı’nın şeyhi değildir; Mustafa Hâkî Tokadî’nin de şeyhi olan Mustafa Çorûmî’nin halifelerindendir. Ahmed Niksârî’nin kendisinden sonra yerine halife bırakmadığı ve müridlerinin eğitimini İsmail Hakkı’ya havale ettiği belirtilmektedir.

İsmail Hakkı Efendi’nin kaleme aldığı tek eser olan Yâre Yâdigâr isimli mevlid, şeyhi Mustafa Takī’nin Târîh-i Nûr-ı Muhammedî adlı eserinin nazma çekilmiş biçimi olup 175 beyittir. Eserde ayrıca “Muhammed” redifli sekiz beyitlik Türkçe bir kaside ve sekiz beyitlik Arapça na‘t bulunmaktadır. Yâre Yâdigâr, İsmail Hakkı Efendi ile ilgili hazırlanan bazı çalışmaların içinde aslı ve Latin harflerine çevirisiyle birlikte yayımlanmıştır (Lütfi Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi [K.S.] Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, Ankara 2001, s. 26-40, 171-219; Mehmet Kâzım Toprak, Kitâb-ı Gül: İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Sivas 2008, s. 129-154). İsmail Hakkı Efendi’nin on üç kıtalık “Katre İlâhisi” adlı manzumesi İsmail Hakkı Altuntaş tarafından geniş bir açıklamayla birlikte neşredilmiştir (Gavsü’l-âzam, s. 153-238). Diğer bazı şiirleri ve mektupları Lütfi Alıcı ve Mehmet Kâzım Toprak’ın yaptığı çalışmalarda yer almaktadır. 4 Ekim 2009’da Sivas Belediyesi tarafından İsmail Hakkı Efendi ile ilgili bir sempozyum düzenlenmiş, burada sunulan tebliğler yayımlanmıştır (Bir Gönül Eri İhramcızâde İsmail Hakkı, Sivas 2010).


BİBLİYOGRAFYA

A. Turan Alkan, Altıncı Şehir, İstanbul 1992, s. 101-106.

İsmail Hakkı Altuntaş, Nakşibendî Şeyhi İsmail Hakkı Toprak’ın Hayat ve Menakıbı (lisans tezi, 1992), AÜ İlâhiyat Fakültesi.

a.mlf., Gavsü’l-âzam İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı Toprak Sivasî, İstanbul 2009.

a.mlf., Gavsü’l-âzam İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı Toprak: Nakşî-Hâkî Tarîkatı ve İlm-i Ledün Sırları, [baskı yeri ve tarihi yok].

Ethem Cebecioğlu, “İsmâil Hakkı Toprak”, Sahabeden Günümüze Allah Dostları, İstanbul 1996, X, 159-163.

Selçuk Eraydın, “İsmail Hakkı Toprak (K.S.)”, Somuncu Baba ve es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi Sempozyumu Tebliğleri, Ankara 1997, s. 145-149.

Lütfi Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi (K.S.): Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, Ankara 2001, tür.yer.

Mehmet Kâzım Toprak, Kitâb-ı Gül: İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Sivas 2008.

Yavuz Altun, İhramcızâde İsmâil Hakkı Toprak’ın Hayatı, Düşüncesi ve Eserleri (lisans tezi, 2010), İÜ İlâhiyat Fakültesi.

Ali Şahin Canozan, “İhramcızade’nin Vakfa Hizmetleri”, Revak, sy. 2, Sivas 1991, s. 82-84.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 41. cildinde, 264-265 numaralı sayfalarda yer almıştır.