VECÎHÎ HASAN EFENDİ

(ö. 1071/1661)

Osmanlı tarihçisi, şair.

Müellif:

Kırım Bahçesaray’da muhtemelen 1031 (1622) yılında dünyaya geldi. Bağdatlı İsmâil Paşa’ya göre babası Abdullah Ârif er-Rûmî’dir (, I, 537). İstanbul’a gelişi Bağdat’ın Safevî işgaline uğradığı devreye rastlar. Gerek tarihinden gerekse divanındaki ifadelerden iyi bir eğitim gördüğü anlaşılmaktadır. İstanbul’da Kaptanıderyâ Kemankeş Kara Mustafa Paşa’ya intisap etti, öldürülmesine kadar onun hizmetinde bulundu ve mühürdarlığını yaptı. Özellikle hâmisinin uzunca sayılabilecek sadrazamlığı döneminde önemli hadiselere şahit oldu ve bunları eserine yansıttı. Mustafa Paşa’nın katlinden sonra hâmisiz kaldı. Uzunca bir süre Dîvân-ı Hümâyun kâtipliği görevinde bulundu ve 1071 (1661) yılı sonlarında veremden öldü. Edirnekapı dışındaki mezarı günümüzde kaybolmuş durumdadır. Çağdaşı Mehmed Nazmi Efendi ölümüne, “Ola makām Vecîhî’ye cennet-i firdevs” mısraıyla tarih düşürmüştür (Şeyhî, III, 714).

Eserleri. 1. Târih. Kaynaklarda özel bir ismi yer almadığından Târîh-i Vecîhî diye anılır. Bazı kataloglarda yanlış olarak Târîh-i Feth-i Bağdâd, Târîh-i Kırım, bazı tezkire ve biyografilerde ise Târîh-i Âl-i Osmân adlarıyla da zikredilir. 1047-1071 (1637-1661) yılları olaylarının kısaca ele alındığı eser, Bağdat’ın geri alınışı hazırlıkları ile başlayıp Sultan İbrâhim (1640-1648) olayları ve IV. Mehmed döneminin ilk on üç yıllık hadiseleri hakkında orijinal bilgiler verir. Müellifin, eserini resmî bir makama ithaf endişesi bulunmaması ve genellikle gözleme dayalı olayları nakletmesi onun kaynak değerini yükseltir. Dönemin siyasî ve askerî olayları dışında sosyal durumun da yansıtılması kıymetini daha da arttırır. Özellikle Sultan İbrâhim’in son dört yılı ile oğlu IV. Mehmed’in ilk on üç yılında ülkenin hazin durumu bu eserden bütün çıplaklığıyla takip edilebilir. Devlet yapısındaki çözülmeler Vecîhî tarafından eleştirilir. Saray çevresindeki idarî ve malî bozulmalarla bazı entrikaları da korkusuzca tenkit eden Vecîhî, dürüst bir devlet adamı olarak gördüğü Kemankeş Mustafa Paşa’nın doğruluğuna kurban gittiğini belirtir. IV. Mehmed devrinin ilk sekiz yılında da süren bozuklukları, “Âl-i Osman Devleti düşmüş ocağa yanıyor” mısraı ile ifade ederken özellikle yeniçerinin zorbalıklarına dikkati çeker. Bir kurtarıcı gibi kabul ettiği ve Osmanlı Devleti’nin onunla âdeta yeniden hayat bulduğunu söylediği Köprülü Mehmed Paşa’yı bile Deli Hüseyin Paşa’yı sebepsiz yere öldürtmesinden dolayı eleştirmekten çekinmez. Bahsettiği son hadise, Kırım ve Lehistan ile Ukrayna Kazakları arasında meydana gelen savaştır. Târîh-i Vecîhî çağdaşı Kâtib Çelebi, Mehmed Halîfe ve Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi gibi tarihçilerle halefleri Naîmâ ve Râşid gibi vak‘anüvislerin verdikleri bilgileri tamamlar niteliktedir. Yaşadığı dönemin olaylarını yazdığı için genelde gözlemlerine dayanan Vecîhî’nin diğer hadiselerle ilgili olarak kullandığı kaynaklar hakkında açık bilgi yoktur. Kemankeş Mustafa Paşa’nın maiyetinde bizzat katıldığı Bağdat seferini muhtemelen Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi’nin Zafernâme’sinden özetlemiştir. Divân-ı Hümâyun kalemlerinde çalışırken gördüğü bazı resmî evraktan da yararlanması tabiidir. Vecîhî’nin, Sadrazam Sâlih Paşa’nın Sultan İbrâhim tarafından katlinin gerekçesiyle ilgili verdiği bilgi dönemin başka kaynaklarında bulunmaz. İkisi yurt dışında (Viyana ve Leiden), yedisi İstanbul kütüphanelerinde olmak üzere günümüze on adet yazma nüshası ulaşmıştır. Ayrıca Târîh-i Vecîhî’nin müellifin vefatından on dört yıl sonra Giacoma Tarsini tarafından İtalyanca’ya çevrilmiş, fakat yayımlanmamış bir nüshası Venedik’te San Mako Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eseri XVII ve XVIII. yüzyıl tarihçilerinden Müneccimbaşı Ahmed Dede, Nişancı Abdi Paşa, Naîmâ, Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Silâhdar Mehmed Ağa ve Osmanzâde Ahmed Tâib kaynak olarak kullanmış, özellikle Naîmâ esere itibar etmiştir. Tarsini’nin İtalyanca tercümesini tanıtan Nicolae Iorga bazı kısımlarını yayımlamıştır (Analele Academiei Romane, Bükreş 1900, II, 53-62). Ziya Akkaya, Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshayı (Hamidiye, nr. 917) esas alarak eser üzerine bir doktora çalışması yapmıştır (1957, AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi). Eser, Buğra Atsız tarafından Leiden nüshasına dayanılarak Das Osmanische Reich um die Mitte des 17. Jahrhunderts adıyla özet halinde Almanca’ya çevrilmiş ve tıpkıbasımı Mehmed Halîfe’nin Târîh-i Gılmânî’siyle birlikte neşredilmiştir (München 1977).

2. Divan. Çağdaşı Güftî’nin belirttiği üzere aynı zamanda güçlü bir şair olan Vecîhî Hasan Efendi’nin şiirleri bir divanda toplanmıştır. Kendisine Nâilî-i Kadîm’i üstat edinen Vecîhî’nin divanı üzerine İlhan Tolun Vecîhî Çelebi Divanı adıyla bir lisans tezi hazırlamış (1949, İÜ Türkiyat Enstitüsü, nr. 300), Gazanfer Aslantaş Vecîhî, Hayatı, Eserleri ve Divanı’nın Tenkitli Metni adıyla yüksek lisans çalışması yapmıştır (Konya 1994).


BİBLİYOGRAFYA

Güftî, Teşrîfâtü’ş-şuarâ, İÜ Ktp., TY, nr. 1533, vr. 51b.

Naîmâ, Târih (haz. Mehmet İpşirli), Ankara 2007, II, 922, 946; III, 956, 973, 1144, 1151; IV, 1675, 1684, 1758, 1771, 1814.

Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekayiât (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 1995, neşredenin girişi, s. L-LIII.

, I, 173.

, III, 714-716.

Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-niṣâb, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 628 (tıpkıbasım, Ankara 2000), vr. 434b.

, IX, 5; XI, 300.

, IV, 603.

, III, 159.

Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlılar Zamanında Yetişen Kırım Müellifleri (nşr. Mehmet Sarı), Ankara 1990, s. 32-33.

, I, 537.

, I, 294.

, s. 118, 169.

, I, 258; II, 346.

, s. 229.

, s. 276-277.

Erhan Afyoncu, Tanzimat Öncesi Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi, İstanbul 2007, s. 66.

Ziya Akkaya, “Vecihi ve Eseri”, , XVII/3-4 (1961), s. 533-560.

Ömer Faruk Akün, “Vecîhî”, , XIII, 244-248.

Christine Woodhead, “Wed̲j̲īhī”, , XI, 202.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 42. cildinde, 586-587 numaralı sayfalarda yer almıştır.