ZEHRÜ’l-ÂDÂB

Ebû İshak el-Husrî’nin (ö. 413/1022) Arap edebiyatı antolojisi.

Müellif:

Tam adı Zehrü’l-âdâb ve s̱emerü’l-elbâb’dır (S̱imârü’l-elbâb). Husrî’nin şöhretini sağlayan kitap Arap edebiyatının temel eserlerinden biridir. Birçok kaynakta müellif, Husrî nisbesiyle anılan diğer âlimlerden ayırt edilmesi için “Zehrü’l-âdâb sahibi el-Husrî” diye nitelendirilir. Bazı kaynaklarda eserin 450 (1058) yılında Kayrevan’da yazıldığı ileri sürülürse de tarihî bakımdan bunun doğru olmadığı açıktır. Ayrıca bu tarihten bir yıl önce Kayrevan Hilâloğulları’nın istilâsına uğrayıp tahrip edilmiştir. Husrî’nin bu eserini 405’te (1014) kaleme aldığı yolundaki görüş genelde benimsenmektedir. Kitabın mukaddimesinde Husrî, Kayrevan’da devlet adamı Ebü’l-Fazl Abbas b. Süleyman’ın Doğu’dan o döneme ait manzum ve mensur zengin bir edebî malzeme derleyip getirdiğini, kendisinden bunlardan bir seçme yapmasını ve daha önceki eserlerden de benzer parçalar seçip ilâve etmesini istediğini belirtir. Husrî de titiz bir ayıklama ile Zehrü’l-âdâb’ı meydana getirir. Eser, IV. (X.) yüzyılın sonları ile V. (XI.) yüzyılın başlarına ait manzum ve mensur önemli parçalardan oluşur. Kitaba, yine mukaddimede dile getirilen “zevkle okunma” prensibi doğrultusunda uzun parçalar alınmamış; kısa, nâdir, ilginç ve bilinmeyen örneklere yer verilmiş, bazı uzun parçalar bölünerek eserin içine serpiştirilmiştir. Eserde ciddiden nükteye, hikmetten espriye, nazımdan nesre, kıssadan fıkraya, haberden biyografiye geçilmiş, bunların arasına dinlendirme ve ilgiyi sürdürme amacıyla değişik metinler yerleştirilmiştir. Bu metot Câhiz’in el-Beyân ve’t-tebyîn’i, İbn Kuteybe’nin Edebü’l-kâtib’i, Müberred’in el-Kâmil’i ve Ebû Ali el-Kālî’nin el-Emâlî’sinde de izlenmiştir. Arap edebiyatının dört temel eseri kabul edilen ve fazlaca ilgi gösterilen bu kitaplarla karşılaştırıldığında Zehrü’l-âdâb’ın onlardan geri kalmadığı, hatta yer yer üstün olduğu görülür. Çünkü adı geçen eserlerde edebî malzeme yanında lugat, sarf, nahiv ve rivayet gibi edebî zevke hitap etmeyen alanlarda da bilgi verilmektedir. Zehrü’l-âdâb’da ise sırf edebî zevk hâkimdir, edebî malzeme bakımından da onlardan zengindir. Anılan dört eser Doğu’da, Zehrü’l-âdâb ise özellikle Kuzey Afrika ve İspanya’da ilgiyle karşılanmıştır.

Bölümlere ayrılmamış olan eserde dağınık halde yer alan başlıca konular içinde zamanın edipleri arasında ekol haline gelen, bir amaca yönelik ayrıntılı tasvirler en önde gelir. Bunun yanında bahar ve kır tasvirleri, hayvan ve tabiat tasvirleri, savaş ve araçları, sosyal hayat ve gereçleriyle ilgili somut tasvirlerin yanında vatan hasreti, kibir, haset, ahlâk ve siyaset gibi konularla ilgili soyut tasvirler; belâgat, şiir-nesir gibi didaktik tasvirler de bulunur. Kitapta hiciv nâdiren görülür, buna karşılık övgü tasvirden sonra ikinci sırayı işgal eder. Beşşâr b. Bürd, Ebû Nüvâs, Ebû Temmâm, Buhtürî, İbnü’r-Rûmî, Ebû Mansûr es-Seâlibî ve Ebü’l-Fazl el-Mîkâlî başta olmak üzere birçok nazım ve nesir ustasının devlet adamları ve ünlülerle ilgili kaleme aldığı övgülerin yanı sıra sefer, gurbet, kin vb.ne dair övgüler de bulunmaktadır. Eserde mersiyelere de hayli yer ayrılmıştır. İslâm ve devlet büyükleriyle ilgili dair mersiyelerin yanında öküz, maymun, kadeh, mendil gibi hayvan ve eşya üzerine yazılmış olanlar da vardır. Bunlar arasında Hansâ, Leylâ el-Ahyeliyye, Hind bint Esed, Ümmü Hâlid en-Nümeyriyye, Ümmü Dahhâk el-Muhâribiyye, Halîme el-Hudriyye, Fâria bint Şeddâd, Zübeyde bint Ca‘fer, Hârise bint Bedr gibi kadın şairlere ait mersiyeler dikkat çeker. Zehrü’l-âdâb’da atışma (münâkaza), övünme (müfâhare), yergi (muhâcât) tarzında süren; veciz, beliğ, hikmetli söz yarışları halinde devam eden; birçok edip, hatip ve şaire ait diyaloglar epeyce yer tutar. Ahbâr, menâkıb, kıssa, biyografi, mektup ve inşa örnekleri yoğun biçimde geçer. Mektuplar Bedîüzzaman el-Hemedânî, Ebü’l-Fazl el-Mîkâlî, Abdülhamîd el-Kâtib, Câhiz, İbrâhim b. Abbas es-Sûlî, Ebû Bekir es-Sûlî, Ebü’l-Fazl İbnü’l-Amîd, Ebû İshak es-Sâbî ve Sâhib b. Abbâd gibi ediplere aittir. Beşşâr b. Bürd, İbnü’l-Mu‘tez, Ebû Firâs el-Hamdânî gibi şairlere ait gazeller; kutlama, tâziye, tayin ve azil yazıları; hikmetli söz ve özdeyişler, hitâbe ve hutbeler; nâdir olarak özür beyanı şiirleri (i‘tizâriyyât), zühd ve şarap şiirleri de (hamriyyât) eserin konuları arasındadır.

Zehrü’l-âdâb’da ahlâkî ve dinî kaygı ile edebiyatın müstehcen türüne yer verilmemişse de güldürücü, eğlendirici kısa hikâye, fıkra, nükte ve latifeler ciddi konular arasına edebî bir zevkle serpiştirilmiştir. Hikâyelerin başlıca kahramanları Eş‘ab, Cemmâz, Gādirî, Ebû Nüvâs, Ebü’l-Ayna’ ve İbn Ebû Atîk’tir. Dağınık vaziyette olan intihallerle bunlara ve diğer edebî ürün ve şiirlere dair değerlendirme ve eleştirilere de sıkça rastlanır. Yine eserin çeşitli yerlerine dağıtılmış halde belâgat, beyân, meânî, beliğ kimse, beliğ kelâm hakkında genel tanım ve açıklamalar bulunduğu gibi îcâz, ıtnâb, tatvîl, teşbih, istiare, kinaye, iktidâb, iktibas, haşiv, tecnîs, kalb, tazmin, tıbâk, târiz, hüsn-i taksîm, hüsn-i tehallus, hüsn-i hitâm, hüsn-i teettî, istitrat gibi belâgatın türleriyle ilgili açıklamalar ve örnekler de yer almaktadır. İslâmî edebiyatın bir geleneği olarak Hz. Peygamber’in sözlerinden, başta dört halife olmak üzere sahâbe ve tâbiîn ileri gelenlerinin söz, şiir, hikmet, mersiye ve hutbelerinden seçmeler yapılmış, zamanın edebî eserlerine yansımış siyasî bir gelenek olarak da eşraf ve âyandan söz edilmiştir. Peygamberlerin uğradığı musibetlerin konu edinilerek edebî bir mevzu haline getirilmesi eserin bir özelliği sayılmaktadır. Kitapta dönemin sosyal âdâbına, hükümdarlara ve devlet adamlarına karşı davranış kurallarına ilişkin didaktik bilgiler de vardır. Kısaca Husrî eserin başından sonuna kadar edebiyat ve ediplerden, şiir ve şairlerden, belâgat ve beliğlerden, inşâ ve münşîlerden tekrar tekrar söz etmiştir. Bu arada çağdaşları içinde hayran olduğu Bedîüzzaman el-Hemedânî’ye özel bir yer vermiş, Maḳāmât’ından ve mektuplarından bol miktarda nakilde bulunmuştur. Bu münasebetle eserin bir yerinde (Zehrü’l-âdâb [nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî], I, 261) makāme türünün Bedîüzzaman el-Hemedânî ile değil İbn Düreyd ile başladığı, Hemedânî’nin İbn Düreyd’in Erbaʿûne ḥadîs̱en (Kırk aşk hikâyesi) adlı eserini taklit ederek Maḳāmât’ı yazdığı kaydedilmektedir. Yine çağdaş edipler içinde Ebû Bekir es-Sûlî, Ebü’l-Fazl İbnü’l-Amîd, Ebû Bekir el-Hârizmî, Ebû İshak es-Sâbî, Sâhib b. Abbâd, Ebû Ali el-Hâtimî, Ebü’l-Feth el-Büstî, Kābûs b. Veşmgîr, Ebû Mansûr es-Seâlibî ve Ebü’l-Fazl el-Mîkâlî kendilerinden en çok seçme yapılan ediplerdir. Müellif eskilerden başta İbnü’l-Mu‘tez olmak üzere Ahtal, Cerîr, Ferezdak, Beşşâr b. Bürd, Ebû Nüvâs, Ebû Temmâm, İbnü’r-Rûmî, Buhtürî ve Mütenebbî’den, muallaka şairlerinden nakilde bulunmuştur.

Husrî, eserindeki edebî malzeme içinden seçtiği nükteli hikâye ve fıkralara dair parçaları Cemʿu’l-cevâhir fi’l-mülaḥ ve’n-nevâdir adlı eserinde toplamıştır (nşr. Zekî Mübârek, Kahire 1344-1350; I-IV, Beyrut 1972; nşr. Muhammed Emîn el-Hancî, Kahire 1353; nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî, Kahire 1372/1953; Beyrut 1407/1987; nşr. Ruhâb Hıdır Akkâvî, Beyrut 1413/1993). Zehrü’l-âdâb’ın, Nûrü’ṭ-ṭarf ve nevrü’ẓ-ẓarf (nşr. Abdülkuddûs Ebû Sâlih, Beyrut 1416/1996) adıyla yine müellif tarafından yapılan bir ihtisarı bulunduğu gibi İbn Berrî et-Tâzî’ye ait İḳtiṭâfü’z-zeher ve ictinâʾü’s̱-s̱emer (nşr. Mustafa Hicâzî, Kahire 2012) adlı bir muhtasarı da mevcuttur. Kitabı İbn Manzûr da özetlemiş, eserden yapılan seçmeler Suriye Kültür Bakanlığı tarafından Min Kitâbi Zehri’l-âdâb ve s̱emeri’l-elbâb adıyla yayımlanmıştır (I-III, Dımaşk 1996). Muhammed b. Sa‘d eş-Şüvey‘ir, Zehrü’l-âdâb’ın tahlili ve eleştirisi üzerine el-Ḥuṣrî ve kitâbühû Zehrü’l-âdâb adlı hacimli bir doktora çalışması yapmıştır (Libya-Tunus 1401/1981; Riyad 1404/1984). Zehrü’l-âdâb’ın ilk baskısı Bulak’ta yapılmış (1293), daha sonra İbn Abdürabbih’in el-ʿİḳdü’l-ferîd’i kenarında basımı gerçekleştirilmiştir (Kahire 1302, 1305, 1316; nşr. M. Abdüllatîf el-Hatîb, Kahire 1321). Zekî Mübârek’in yaptığı neşir (Kahire 1344-1350; I-IV, Beyrut 1972) eserin yazmalarına dayanmadığından hatalarla doludur. Mustafa Sâdık er-Râfiî, Âle’s-seffûd adlı eserinin (Kahire 1931) II. cildinde bu hataları ele almıştır. Zehrü’l-âdâb’ın ilmî neşri Ali Muhammed el-Bicâvî (I-II, Kahire 1372/1953, 1389/1969, 1970, 1985) ve Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd (Kahire 1372-1374/1953-1955) tarafından gerçekleştirilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

Ebû İshak el-Husrî, Zehrü’l-âdâb (nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî), Kahire 1389/1969, I, 261; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, c-z; a.e. (nşr. Zekî Mübârek), Beyrut 1972, I, 168; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 14-32.

a.mlf., Cemʿu’l-cevâhir fi’l-mülaḥ ve’n-nevâdir (nşr. Ruhâb Hıdır Akkâvî), Beyrut 1413/1993, neşredenin girişi, s. 8-10.

a.mlf., Nûrü’ṭ-ṭarf ve nevrü’ẓ-ẓarf (nşr. Abdülkuddûs Ebû Sâlih), Beyrut 1416/1996, neşredenin girişi, s. 34-36.

, I, 314-315; Suppl., I, 472.

Abdülvehhâb b. Mansûr, Aʿlâmü’l-Maġribi’l-ʿArabî, Rabat 1399/1979, I, 47-49.

Muhammed b. Sa‘d eş-Şüvey‘ir, el-Ḥuṣrî ve kitâbühû Zehrü’l-âdâb, Tunus 1401/1981, s. 201-235, ayrıca bk. tür.yer.

a.mlf., “el-Ḥuṣrî ve kitâbühû Zehrü’l-âdâb”, ed-Dâre, XI/3, Riyad 1985, s. 151-164.

, II, 203-204.

Muhammed Bû Zîne, Tûnisiyyûn fî târîḫi’l-ḥaḍârât, Tunus 1998, s. 497-510.

Muhammed Selâme Yûsuf, “Ebû İsḥâḳ İbrâhîm b. ʿAlî el-Ḥuṣrî ve kitâbühû Zehrü’l-âdâb”, ʿÂlemü’l-fikr, XII/1, Küveyt 1981, s. 235-262.

Ch. Bouyahia, “al-Ḥuṣrī”, , III, 639.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 44. cildinde, 191-193 numaralı sayfalarda yer almıştır.