EĞRİ

1596-1687 yılları arasında Osmanlı eyalet merkezi olan bugün Macaristan’ın Heves iline bağlı şehir.

Müellif:

Macarca Eger, Latince Agria, Almanca Erlau adlarıyla tanınan ve bazı Osmanlı kaynaklarında Macarca söylenişine benzer şekilde Eğre (اكره) olarak da geçen şehir, Eger çayının iki yakasında ovalık ve tepelik bölgelerin birleştiği yerde, Macarlar’ın bugünkü ülkelerine gelişlerinden sonra kuruldu. 1009 yılına doğru piskoposluk merkezi haline geldiyse de 1241-1242 yıllarındaki Moğol istilâsı gelişmesini önemli ölçüde aksattı; nüfusunun bir kısmı katledildiği gibi şehir de tahribata uğradı. Kral IV. Béla tarafından 1261’de ihya edilen ve kalesinin inşaatı başlatılan Eger, daha sonra Hus’un mezhebine bağlı olanlar tarafından 1442’de tekrar tahrip edildi. Kral Mátyás zamanında (1458-1490) yeniden toparlandı, piskopos için yeni bir saray yaptırıldı. Kalesi bu dönemde yüksek fakat pek kalın olmayan duvarlarla çevriliydi ve içinde 300-350 kadar asker vardı.

Mohaç Meydan Muharebesi’nden (1526) sonra kale birkaç defa el değiştirdiyse de 1542’ye kadar bazı eklentiler hariç önemli ölçüde tahkim edilmedi. Habsburg taraftarı olan Péter Perényi’nin eline geçtiğinde, Buda’nın (Budin) Osmanlı idaresine girmesinden sonra maden kaynakları bakımından zengin kuzey bölgelerinin en önemli muhafaza yeri olarak kalan Eger Kalesi’ne Tamás Varkoch adlı bir asker tayin edildi ve geniş kapsamlı tahkim çalışmalarına başlandı. Perényi Viyana’da hapse atıldığı zaman bile kale kumandanı, Alessandro da Vedano adlı bir İtalyan’ın planlarına göre tahkimatı ve tamiri sürdürdü.

1548’de Perényi’nin ölümünden az sonra kale doğrudan Kral Ferdinand’ın kontrolü altına alındı. Kumandanlığına Kuzey Macaristan’ın başta gelen asilzadelerinden István Dobó, yardımcılığına ise daha sonra Osmanlı Devleti’ne gönderilen bir elçilik heyetine katılacak olan Ferenc Zay, az sonra da István Mekcsey getirildi. Ayrıca piskoposluk gelirlerinin büyük bir kısmı muhafaza işlerine ayrıldı. Dobó gelirini yıldan yıla arttırmışsa da bütün masrafları karşılayamadığı için hazineden önemli meblağlar da tahsis edildi. Bununla birlikte kalede hizmet görenlerin sayısı bu yıllarda 400’ü pek aşmamıştır. Ancak muhtemel bir Osmanlı saldırısına karşı bazı yeni inşaatlar gerçekleştirildi ve savaş malzemelerinin miktarı arttırıldı.

Eğri’ye yönelik ilk ciddi Osmanlı hücumu 1552 yılında meydana geldi. İkinci vezir Ahmed Paşa ve Rumeli Beylerbeyi Sokullu Mehmed Paşa’nın Budin beylerbeyiliğinin yerli askerleriyle birleşen kuvvetleri önce Temesvár’ı (Tımışvar), sonra da Szolnok (Solnık) şehrini alarak 9-11 Eylül’de Budin Beylerbeyi Hadım Ali Paşa’nın teşvikiyle Eğri üzerine yürüdü. Kaledeki muhafızların sayısı 1800 civarında idi. Muzafferiyete alışmış Osmanlı kumandanları kaleyi kısa zamanda fethedebileceklerini sanırken kuşatma gittikçe uzadı. Yaklaşık kırk gün süren kuşatma, çoğunluğu Macar olan müdafilerin mânevî birliği, disiplini ve canla başla karşı koymaları üzerine kaldırıldı ve Osmanlı kuvvetleri geri çekildi. Osmanlı kuvvetlerinin başarısızlığında, başta Dobó, Mekcsey ve Gergely Bornemissza olmak üzere Macar kale kumandanlarının büyük rolü olmuştur. Zamanla efsaneleştirilen bu Macar zaferiyle ilgili olarak şehirdeki kadınların kahramanlığı sık sık dile getirildiyse de bunların sayısı oldukça azdı. Özellikle bu kuşatmayı konu alan Géza Gárdonyi’nin, arşiv kaynaklarını da kullanarak romantik ve duygusal vatanperverlik örneği verdiği Eger Yıldızları adlı romanı, her okulda okunması zorunlu olduğu için yetişen nesillerin Türkler’le ilgili menfi düşüncelerinin şekillenmesinde oldukça etkili olmuştur. Öte yandan Osmanlı kaynakları, zaptı güç ve müstahkem olan kalenin kuşatma altına alınması gerekmediği halde Osmanlı kuvvetlerini bu zor işe Budin Beylerbeyi Hadım Ali Paşa’nın sürüklediğini kaydederler. Peçuylu İbrâhim de bu muhasarayı, Kanûnî Sultan Süleyman döneminin üç başarısız teşebbüsü arasında zikreder (Târih, I, 295-296).

1552-1596 arasında Eğri sınır boylarındaki önemini korudu ve kale surlarının sağlamlaştırılma çalışmaları sürdürüldü. Fakat Ottavio Baldigara’nın geniş kapsamlı tahkim planları tamamıyla yerine getirilmediği gibi muhafızlarının bir kısmı yabancılarla değiştirildi. Bu dönemde karşılıklı saldırılar, irili ufaklı çarpışmalar birbirini takip etti ve iki taraf aradaki barışın ihlâlinde birbirlerini suçladı. Hem Osmanlılar’ın hem de Habsburglar’a tâbi Macarlar’ın esas gayesi ise vergilendirilebilen bölgeleri genişletmek, bunun yanı sıra da ganimet ve esir elde etmekti.

Osmanlılar’la Habsburglar arasında 1593’te başlayan “on beş yıl savaşları” veya “uzun harp dönemi” Eğri’nin tarihi bakımından bir dönüm noktası oldu. 1596 yılında III. Mehmed ordunun başında Macar topraklarına doğru sefere çıktığında bu seferin ana hedefini Eğri teşkil etti. Bu sırada kalenin kumandanı Pál Nyáry adlı bir Macar asilzadesiydi; yardımcılığına ise Claudio Cogonara adlı bir İtalyan askerî mühendis tayin edildi. Muhafızların sayısı 3400 civarındaydı; ayrıca Osmanlılar’ın kuşatmada kullandıkları 170 topa karşılık kalede yedi top bulunuyordu. Üç hafta süren mücadele, kısmen Osmanlı kuvvetlerinin sayı ve silâh üstünlüğü, kısmen de Türk lağımcılarının bir burcu havaya uçurmaları sonucunda kale muhafızlarının teslim olması ile neticelendi (12 Ekim 1596). Kaledeki askerlerden Macarlar serbest bırakıldı, Vallonlar esir alındı, Alman maaşlı askerleri ise daha önce Hatvan’da yaptıkları vahşetin karşılığını gördüler. Az sonra Viyana’da kale kumandanı Nyáry’ye karşı bir dava açıldıysa da bu bir sonuç vermedi. Çünkü kalede daha fazla direnmenin bir faydası olmayacağını Habsburglar da anlamışlardı.

Bu yıllarda idarî ve askerî açıdan Macar topraklarında uygulanmakta olan yeni sistem, yani Sigetvar (Szigetvár), Yanık (Gyór) ve Papa (Pápa) gibi hemen hemen her önemli yerde bir eyalet kurma anlayışı Eğri’de de uygulandı ve burası bir beylerbeyilik haline getirildi. Diğerleri birkaç yıl zarfında çeşitli sebeplerle kaldırıldığı halde Eğri eyaleti 1687’ye kadar devam etti. Buraya tayin edilen ilk beylerbeyi, daha önce Budin ve Tımışvar’da bulunan Sofu Sinan Paşa idi. Bu görevi iki yıl süren Sinan Paşa, 1604-1605 arasında tekrar Eğri’ye gönderildi; böylece 1598’den 1604’e kadar görevde kalan Bektaş Paşa ile bu yeni eyaletin kurucusu oldu. Osmanlı hâkimiyeti altında eyaletin idarî taksimatında ne gibi değişikliklerin meydana geldiği tam olarak bilinmemektedir. 1632-1641 yılları arasında tutulan bir deftere göre eyalet Segedin (Szeged), Szolnok, Hatvan ve Filek (Fülek) sancaklarından oluşmaktaydı. 1660’ta ise “Eğre” başlığı altında sadece Segedin (Baçka), Solnık ve Hatvan livâları zikredilir (, nr. 434, vr. 4b). Aynı zamanda Novigrad (Nógrád) sancağının belirli bir süre için buraya bağlı olduğu Kasım 1605 tarihli bir hükümden anlaşılmaktadır (, nr. 77, s. 79, hk. 267).

Osmanlı hâkimiyetinin sürdüğü doksan bir yıl boyunca Eğri’de en az elli sekiz altmış beylerbeyi görev yapmıştır. Bunların faaliyeti hakkında bilgiler oldukça kısıtlıdır. Jászberény ve Rimaszombat (bugün Slovakya’da Rimavská Sobota) şehirlerinin XVII. yüzyıla ait belgelerine göre beylerbeyiler vergilendirmedeki problemler, reâyâ şikâyetlerinin çözümü vb. meselelerle uğraşmışlar, ayrıca István Bocskai’ya yardım etmekle görevlendirilmişler ve ilk Uyvar (Újvár) seferine (1605) kumandan tayin edilmişlerdi.

Doğrudan Eğri şehrinin durumuyla ilgili bilgiler ise daha da az olup nüfusu tam olarak bilinmemektedir. Osmanlı idaresi öncesinde, 1548 yılından kalma bir vergi defterine göre sadece yirmi beş kişi hububat vergisi ödemekteydi. Bir yıl sonra yazılan başka bir kaynağa göre şehrin dört mahallesinde kırk bir “kapı” (hâne, çift) vardı; ayrıca otuz üç fakir (tam kapıdan daha küçük toprak parçasına sahip olanlar), altı terkedilen ve dört yeniden kullanılmaya başlanan birim (çift/arsa, toprak) tesbit edildi. Aynı yılda hazırlanan ve ötekilerden daha tam görünen bir listede 232 aile reisiyle bunların verdikleri hububat ve üzüm vergileri yer alır. 1577 yılında ise 275 vergi mükellefi bulunuyordu. Böylesine önemli bir dinî merkezde kaç papaz, rahip, asilzade (1577’de şehrin dört mahallesinde 123 aile) ve başka muaf kişinin bulunduğunu tesbit edip nisbetini belirlemek oldukça güçtür. Normal zamanlarda kale muhafızı askerlerin sayısı 400 civarında olup bu rakam 1583’e kadar 1000’e ulaştı. Bütün bu bilgilere göre XVI. yüzyılın ortalarında burada 3000 ile 4000 kişinin yaşadığı tahmin edilebilir. Osmanlı döneminde bunlardan ne kadarının yerinde kaldığını ve kaç müslümanın buraya geldiğini tesbit etmek daha da zordur. Eğri’ye sevkedilen askerlerin sayısı hakkında da bilgi yoktur. Sadece 1705 yılında Tımışvar Kalesi’nde, daha önce Eğri’de hizmette bulunan ve o sıralarda isyan eden 1500 yeniçerinin yer aldığı bilinmekteyse de bu yüksek rakam büyük ihtimalle ancak savaşlar sırasında yani 1680’li yıllar için geçerlidir. Verdiği rakamlar genellikle tahminî veya mübalağalı olan Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde 1664’te aynı miktar yeniçeriden bahsedilmesi dikkat çekicidir. Ayrıca eyalette dokuz zaîm ve 357 timarlı sipahinin bulunduğunu gerçeğe uygun şekilde belirten Evliya Çelebi’nin hisar eri olarak kaydettiği 12.000 kişi, şehirdeki ev, cami, zâviye, çeşme, dükkân, medrese ve sıbyan mektebi için belirttiği sayılarla birlikte mübalağalı olmalıdır. Nitekim şehrin geri alınmasından sonra hazırlanan ev listelerinde 412, 518 ve 810 gibi rakamlara rastlanması, XVII. yüzyılda şehirde 5-6000 kişilik bir nüfusun bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca burada belirtilen binaların büyük çoğunluğu da bir veya iki odalıktı. Ancak 1664’te şehri gören Evliya Çelebi’nin kale ve varoşu hakkında uzun uzadıya bilgi vermesi, bu dönemde şehrin fizikî kapasitesinin yeniden tahlilini gerektirmektedir. Bu seyyaha göre kaledekilerden başka (Alem-i Şerif Camii ve Paşa Camii) varoş kısmında kiliseden çevrilmiş Sultan Mehmed (Fethiye), Çarşı, Sâlih Efendi, Benli Ahmed Ağa, Memi Ağa, Alaybeyi, Yeni Zaîm, Kasım Paşa adlarını taşıyan camiler de bulunmakta ve şehrin müslüman halkı Macarca ve “Nemçece” (Almanca) konuşabilen Boşnaklar’dan oluşmaktaydı (Seyahatnâme, VII, 160-176).

Şehrin coğrafî konumu bağcılık için son derece elverişli olup gayri müslim halkın büyük kısmı geçimini şarapçılıktan sağlıyordu. Hatta Osmanlı idaresi öncesi 1577’de vergi mükellefi olarak kaydedilenlerin % 90’ı sadece bağcılıkla uğraşıyordu. Bu alanda Osmanlı döneminde pek fazla değişiklik meydana gelmedi. Aynı zamanda Osmanlı devrinde gerek mahallî pazarların gerekse transit ticaretin önemli ölçülere ulaştığına dair bazı ipuçları da vardır. Nitekim şehirde zengin bir müslüman tabakasının mevcut olduğu, yakın şehir ve kasabalarla yaptıkları ticaret ve kredi işlemlerinden anlaşılmaktadır.

Eğri, 1683 Viyana bozgunundan sonraki mücadeleler sırasında Osmanlı idaresinden çıktı. 1687 ortalarında Giovanni Doria kumandasındaki müttefik Avrupalı güçler tarafından şehir kuşatıldı. Son vali Rüstem Paşa’nın askerleri dört ay mukavemet ettiler; fakat bütün yollar kapalı olduğundan kaleye erzak giremediği ve yardımcı kuvvet gelmediği için 14 Aralık 1687 tarihinde kale müdafileri teslim oldu ve birkaç gün sonra ayrılmak isteyenler Varad’a (Nagyvárad) doğru yola çıktılar. Eğri’de kalmayı tercih edenler, General Caraffa’nın özel teşebbüsü ve gayreti sonucunda imzalanan ikinci teslim antlaşmasına göre başka yerlerdeki uygulamalara aykırı olarak burada kalabildiler. Bunların çoğu zamanla Hıristiyanlığı kabul edip Macarlaştı. Nitekim Silâhdar Mehmed Ağa’nın kaydına göre şehir halkının 1500 kadarı Varad’a gitmek üzere yola çıkmış, mevsimin kış olması sebebiyle yürüyemeyecek durumda olanlar civar köy ve palankalara sığınıp bazıları esirliği, bazıları da Hıristiyanlığı kabul etmiş, şehirden ayrılmak istemeyen kul kethüdâsı alay beyi, iki imam ve bir kısım halk din değiştirmişti (Târih, I, 315-316). XVIII. yüzyılın ilk yıllarında bu şekilde şehirde 400’e yakın kişinin yaşadığı bilinmektedir; bunların bir kısmı başka yerlerden gelmiş ve yeni hıristiyan olmuştu. Daha sonra bazıları Osmanlı topraklarına döndü, bir kısmı ise eski Türk adlarını Macar soyadı yaparak bugüne kadar muhafaza ettiler.

1687 yılında Habsburglar şehri aldıktan sonra sadece cami olarak biri harap on mâbed tesbit etmişlerdi. Bugün ise Eger şehrinde Osmanlı dönemini hatırlatan en belirgin yapı, üst kısmı XIX. yüzyıldaki tamirat sırasında ilâve edilen, vaktiyle Kethüdâ Camii yanında duran zarif minaredir. Ayrıca Vâlide Sultan Hamamı’nın bazı kalıntıları da meydana çıkarılmıştır. Kalede ise “Barbakan” diye adlandırılan bir burcun duvarları korunmuştur.

XVIII. yüzyıldan bu yana hızla gelişip değişen, fakat son yirmi yılda nüfus bakımından durgunluk gösteren Eger 1990’da 62.000 kişilik bir nüfusa sahipti. Şehir, Heves ilinin ve Macaristan’ın üç başpiskoposluğundan birinin merkezidir. Ziraata dayalı bir ekonomi ve özellikle şarapçılık önemini korumaktadır. Kalesi, barok stildeki binaları ile turistik bir şehir durumundadır.


BİBLİYOGRAFYA

, nr. 77, s. 79, hk. 267.

, nr. 434, vr. 4b.

, vr. 423b-424b.

, s. 643-644, ayrıca bk. İndeks.

, I, 295-296.

, VII, 160-176.

, I, 315-316.

S. Tinódi, “Eger viadaljáról való ének-Egri históriájának summája”, Cronica, Kolozsvár 1554, s. N2Y2.

V. Pataki, Az Egri vár élete, Eger 1934.

a.mlf., “Az Egri vár története”, Az Egri Múzeum Évkönyve, III (1962), s. 24-36; IV (1963), s. 15-22; V (1964), s. 9-13; VI (1965), s. 9-14.

L. Rúzsás, Az Egri vár gazdálkodása a XVI. században, Budapest 1939.

I. Sugár, Az Egri vár és viadala, Budapest 1972.

a.mlf., Heves megye és Eger visszafoglalása a töröktöl, Eger 1987.

a.mlf., “A Mohamedán vallásról katolikusra tért volt török alattvalók Egerben”, Az Egri Múzeum Évkönyve, XVI-XVII (1980), s. 183-216.

a.mlf., “Az Egri vár hadinépe 1552 öszén Agria”, a.e., XVIII (1981), s. 47-64.

J. Nagy, Eger története, Budapest 1978.

K. Hegyi, Jászberény török levelei (Szolnok megyei levéltári füzetek 11), Szolnok 1988, s. 7-177.

J. Blaskovics, Rimaszombat és vidéke a török hódoltság korában, Budapest 1989.

F. Balássy, “Az Egri vár 1687-diki feladásának alkupontjai és a Törökök maradékai Egerben”, Értekezések a történelmi tudományok köréból, IV, Budapest 1875.

G. Gömöry, “Eger ostroma 1552-ben”, Hadtörténelmi Közlemények, III, Budapest 1890, s. 613-635.

L. Kropt, “Egervára eleste és a keresztesi csata 1596-ban”, Századok, XXIX, Budapest 1895, s. 397-421, 591-618.

G. Fehérvári, “Az Egri fetihnáme az İsztambuli Topkapi Szeráj Múzeumban”, Az Egri Múzeum Ékönyve, VI (1965), s. 166-176.

M. Tayyib Gökbilgin, “Eğri”, , IV, 196-198.

V. J. Parry, “Eğri”, , II, 689-691.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 10. cildinde, 489-491 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment