el-KÂMİL

İzzeddin İbnü’l-Esîr’e (ö. 630/1233) Ortaçağ’ın en güvenilir tarihçilerinden biri olma özelliğini kazandıran eser.

Müellif:

İbnü’l-Esîr önsözde eseri niçin yazdığını anlatırken erken yaşlarda tarihe ilgi duyduğunu, tarih kitaplarını okurken bazı tarihçilerin olayları çok abarttıklarını, bazan önemli olaylara ya hiç temas etmediklerini ya da kısaca geçiştirdiklerini, buna karşılık önemsiz olayları ön plana çıkardıklarını gördüğünü, ayrıca Doğu İslâm dünyasından tarihçilerin Batı İslâm dünyasında vuku bulan hadiseleri ihmal ettiklerini, Batılı tarihçilerin de Doğu’daki olaylara önem vermeyip kitaplarına almadıklarını, bu yüzden tarihe meraklı kişilerin bazan bir olay hakkında bilgi edinebilmek için ciltlerce kitaba bakmak zorunda kaldığını belirtir ve okuyucuları böyle bir ihtiyaçtan kurtaracak bir tarih kitabı yazma ihtiyacı duyduğunu, bununla birlikte bütün olayları eserine almadığını, fakat okuyucuların kitapta anlattığı olayları bu şekliyle başka bir eserde bulamayacaklarını söyler. Daha sonra İslâm’da tarih konusuna dair kısa bilgiler verip arkasından kâinatın yaratılışıyla asıl metne girer. Peygamberler tarihini anlatıp Sâsânî, Roma ve Bizans imparatorlukları, Selevkoslar, Câhiliye Arapları ve özellikle eyyâmü’l-Arab (kabileler arası savaşlar) hakkında ayrıntılı bilgi verir. Hz. Muhammed’in atalarından, doğumu ve peygamber oluşundan başlayarak hicretten itibaren 628 yılı sonuna (Ekim 1231) kadar meydana gelen olayları kronoloji sırasıyla anlatır.

Müellif, 302 (915) yılına kadarki olayları yazarken Taberî’nin Târîḫu’l-ümem ve’l-mülûk’ünü esas almış; kitabını bu eserdeki senetleri ve zayıf rivayetleri çıkarmak, gerekli gördüğü durumlarda açıklama yapmak ve onun yer vermediği olayları eklemek suretiyle tamamlamıştır. Meselâ 133’te (751) Araplar’la Çinliler arasında vuku bulan ve Orta Asya’nın kaderini belirleyen Talas Savaşı hakkında doğru bilgi sadece el-Kâmil’de mevcuttur. Carl Brockelmann, doktora tezinde İbnü’l-Esîr’in Târîḫu’l-ümem’i ne ölçüde kullandığını ve bir intihal olup olmadığını tesbite çalışmıştır (Das Verhältnis von Ibn el-Aṭīrs Kāmil fittaʾrīḫ zu Ṭabarīs Aḫbār er-rusul walmulūk, Strassburg 1890). İbnü’l-Esîr ayrıca güvenilir bulduğu İbnü’l-Kelbî, Müberred, Belâzürî ve Mes‘ûdî gibi tarihçilerin eserlerinden faydalanmış, hayal mahsulü ve uydurma olduğunu düşündüğü rivayetlere itibar etmediği gibi mevcut malzemeleri de büyük bir dikkatle kullanmıştır.

İbnü’l-Esîr 302’den (915) sonraki olaylar için eline geçen güvenilir bütün kaynakları, belgeleri, tüccar ve ulemânın sözlü rivayetlerini titizlikle incelemiş, bunları birbiriyle karşılaştırmış ve kendi değerlendirmelerini de katarak İslâm tarihi kaynaklarının mükemmel bir sentezini yapmıştır. Ancak faydalandığı eserlerin isimlerini genellikle vermez. Taberî’den sonraki dönem için kullandığı kaynaklar arasında İbn Miskeveyh’in Tecâribü’l-ümem, Ebü’l-Hüseyin Ali b. Ahmed es-Sellâmî’nin et-Târîḫ fî aḫbâri vülâti Ḫorâsân, Gerdizî’nin Zeynü’l-aḫbâr, Utbî’nin Târîḫu’l-Yemînî, Sâbit b. Sinân es-Sâbî’nin Târîḫ (Aḫbârü’l-Ḳarâmiṭa), Hilâl es-Sâbî’nin Târîḫ ve Tuḥfetü’l-vüzerâʾ adlı eserleri başta gelmektedir. Ayrıca Büyük Selçuklular’ın ilk dönem tarihi için Sultan Alparslan adına kaleme alınmış olan Farsça Meliknâme’nin Arapça tercümesinden; Selçuklular’ın daha sonraki tarihleri, Horasan ve Hârizm olayları için İmâdüddin el-İsfahânî’nin Nuṣretü’l-fetre, Ali b. Nâsır el-Hüseynî’nin Aḫbârü’d-devleti’s-Selcûḳıyye ve Beyhakī’nin (İbn Funduk) Meşâribü’t-tecârib’inden; Irak olayları için Hemedânî’nin Tekmiletü Târîḫi’ṭ-Ṭaberî, İbn Miskeveyh’in Tecâribü’l-ümem, Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin el-Muntaẓam ve İbn Hamdûn’un et-Teẕkire’sinden; Suriye ve el-Cezîre olayları için İbn Asâkir’in Târîḫu medîneti Dımaşḳ, İbnü’l-Kalânisî’nin Ẕeylü Târîḫi Dımaşḳ ve Azîmî’nin Târîḫ’inden; Selâhaddîn-i Eyyûbî ile ilgili olarak İmâdüddin el-İsfahânî’nin el-Berḳu’ş-Şâmî’sinden, Mağrib konusunda Abdülazîz İbn Şeddâd’ın Târîḫu İfrîḳıyye ve’l-Maġrib’inden; dinler ve mezhepler konusunda da Şehristânî’nin el-Milel ve’n-niḥal’inden istifade etmiştir. Yine Selâhaddîn-i Eyyûbî için onun dostlarından ve askerlerinden, Horasan olaylarına dair oranın ileri gelenlerinden ve Moğol istilâsı için fukaha, tüccar, elçi ve mültecilerden şifahî bilgiler almıştır. İbnü’l-Esîr’in Farsça bilip bilmediği tesbit edilememekle beraber Muhammed b. Ahmed en-Nesevî onun Meşriḳ’taki olayların tarihiyle ilgili Farsça kaynaklara da sahip olduğunu söyler (Sîret-i Celâleddîn-i Mingburnî, s. 3-4).

Müellif eserini yazarken olaylar arasında kopukluk meydana gelmemesi için birbiriyle ilgili olanları aynı yerde anlatır. Önemli olayları ayrıntılı bir şekilde kaydeder; küçük olayları her yılın sonunda “zikrü iddeti havâdis” başlığı altında kısaca verir ve yine o yıl ölen ünlü kişiler hakkında açıklamalar yapar. İbnü’l-Esîr nakillerinin sağlamlığıyla tanınmış bir tarihçidir. Barthold, el-Kâmil’in neşrinden sonra müslüman Doğu’nun tarihiyle meşgul olanların sağlam bir kaynağa dayanmaya başladığını, İbnü’l-Esîr’in o zamanlar pek az görülen bir hassasiyetle malzeme topladığını ve eserinin olayların basit bir vekāyi‘nâmesinden ibaret olmadığını söyler. Hadiseleri sebep-sonuç ilişkileri açısından ele alan ve bir bakıma tarih felsefesi yapan İbnü’l-Esîr, sadece bir bölgenin veya bir hânedanın değil bütün İslâm dünyasının tarihini orantılı bir şekilde yazmıştır. Bu kadar zengin doküman ve malzemeye sahip başka bir tarih kitabı yoktur.

el-Kâmil Türk tarihi, özellikle Selçuklular, Haçlı seferleri, Abbâsîler ve Moğol istilâsı, Musul ve el-Cezîre tarihi için akla ilk gelen eserlerdendir ve en önemlisi, müellifin yaşadığı bölgenin yarım asırlık tarihi için birinci elden kaynak teşkil etmesidir. Bununla beraber İbnü’l-Esîr, Zengîler’e duyduğu minnet ve şükran sebebiyle onlardan övgüyle söz etmesi, Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi idareyi meşrû sahiplerinden almak ve enâniyet sahibi olmakla suçlayıp bazı tasarruflarından dolayı kınaması ve faydalandığı kaynakları zikretmemesinden dolayı tenkide mâruz kalmıştır. Bu yüzden bazı tarihçiler Nûreddin Mahmud Zengî ve Selâhaddîn-i Eyyûbî konusunda el-Kâmil’i ve et-Târîḫu’l-Bâhir’i ihtiyatla kullanmışlardır.

Müellif, başlangıçta el-Müstaḳṣâ fi’t-Târîḫ adını koyduğu (et-Târîḫu’l-bâhir, s. 5, 12, 23, 52, 177, 194, 204) el-Kâmil’in müsveddesini 600 (1203) yılında tamamlamış ve eserini yeniden gözden geçirip buna göre temize çekmek üzere çalışmasına ara vermiştir. Nihayet Musul hâkimi Atabeg el-Melikü’r-Rahîm Bedreddin Lü’lü’ün emriyle 619 (1222) veya 620 (1223) yılında kitabı gözden geçirip genişletmiş, daha sonra tekrar ilâveler yapmış ve olayları 628 yılı sonuna (1231) kadar getirmiştir. İbnü’l-Esîr’in muhteva ve anlamına uygun olarak el-Kâmil fi’t-târîḫ adını verdiği eserden (el-Kâmil, I, 6) sonraki tarihçiler “hayrü’t-tevârîh, ahsenü’t-tevârîh, kâmilü’t-tevârîh” şeklinde söz etmişlerdir. Kitap esas itibariyle siyasî-askerî bir tarih olmakla beraber içtimaî, iktisadî, ilmî ve edebî açılardan da zengin bilgiler içerir; biyografi konusunda ise diğerlerine oranla zayıftır. Başta muhtasarını yazan Ebü’l-Fidâ olmak üzere İbnü’l-Adîm, Ebû Şâme el-Makdisî, İbn Vâsıl, İbnü’l-İbrî, Zehebî ve Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr el-Kâmil’den faydalanmışlar, Cemâleddin el-Vatvât ona bir hâşiye eklerken Ebû Abdullah İzzeddin İbn Şeddâd, İbnü’s-Sâî ve İbn Fehd el-Halebî de birer zeyil kaleme almışlardır.

İbnü’l-Esîr’in on büyük cilt halinde yazdığı el-Kâmil, Carl Johan Tornberg tarafından Ibn el-Athiri, Chronicon, quod perfectissimum inscribitur adıyla on üç cilt olarak yayımlanmış (son cildi indeks; Lugduni Batovorum [Leiden], 1851-1876), 491 (1098) yılında Antakya’nın işgaliyle başlayan ve 628 (1231) yılı olaylarıyla sona eren kısmını Fransızca tercümesiyle birlikte Joseph-Toussaint Reinaud, Etienne-Marc Quatremère, Charles François Defrémery, Casimir Adrien Barbier de Meynard ve William Mac Guickin de Slane neşretmiştir ( [1872], I, 187-744; [1887], II/1, s. 1-180). Eser Abdülgaffâr İbrâhim ed-Desûkī (I-XII, Bulak 1290/1873), Muhammed Kāsım (I-XII, Kahire 1301/1883), Muhammed Mustafa (I-XII, Kahire 1303/1885), Abdülvehhâb en-Neccâr ve arkadaşları (I-IX, Kahire 1348-1357/1929-1938) tarafından da yayımlanmış, ayrıca C. Johann Tornberg neşri esas alınarak son cildi indeks olmak üzere on üç cilt halinde basılmıştır (Beyrut 1385-1386/1965-1966; 1399/1979). Eserin daha başka neşirleri de vardır.

el-Kâmil’in tamamı IX. (XV.) yüzyılda Necmeddin Târimî tarafından Farsça’ya, İran tarihiyle ilgili kısımları Aḫbâr-ı Îrân ez-el-Kâmil adıyla yine Farsça’ya (Tahran 1365/1986), Moğol istilâsına dair kısmı Baron V. G. Tiesenhausen tarafından Rusça’ya (Sbornik Materialov otmosyaschikhsya kistoriizototoi Ordy, St. Petersburg 1884), Kuzey Afrika ve Endülüs tarihiyle ilgili bölümleri Edmond Fagnan tarafından Fransızca’ya (Annales du Maghreb et de I’Espagne, Alger 1901) ve I. cildi komisyon, diğer ciltleri M. Beşir Eryarsoy (II, IV), Yunus Apaydın (V), Abdullah Köşe (VI), Ahmet Ağırakça (III, VII, VIII ve XII. cildin ikinci yarısı) ve Abdülkerim Özaydın (IX, X, XI ve XII. cildin ilk yarısı) tarafından olmak üzere tamamı Türkçe’ye (İstanbul 1985-1987) çevrilmiştir. Ayrıca Selçuklular’ın ilk yıllarıyla ilgili kısmını Abdülkerim Özaydın, “Selçuklular’ın Tarih Sahnesine Çıkışları” adıyla notlar ilâve ederek yeniden tercüme etmiştir (Prof. Dr. Fikret Işıltan’a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, s. 187-214).


BİBLİYOGRAFYA

, I, 2-9; IX, 39, 203, 205, 387; XI, 112-113, 403.

a.mlf., et-Târîḫu’l-bâhir fi’d-devleti’l-Atâbekiyye bi’l-Mevṣıl (nşr. Abdülkādir Ahmed Tuleymât), Bağdad-Kahire 1382/1963, s. 5, 12, 23, 52, 78, 118, 147, 155, 177, 186, 194, 204; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 5-26.

Muhammed b. Ahmed en-Nesevî, Sîret-i Celâleddîn-i Mingburnî (trc. Anonim, nşr. Müctebâ Mînovî), Tahran 1344 hş./1965, s. 3-4.

Historians of the Middle East (ed. B. Lewis – P. M. Holt), London 1962, s. 88-91.

F. Rosenthal, A History of the Muslim Historiography, Leiden 1968, s. 332, 413.

a.mlf., “Ibn al-At̲h̲īr”, , III, 723-724.

H. A. R. Gibb, Saladin: Studies in Islamic History (ed. Yusuf Ibish), Beirut 1972, s. 52-55.

Şâkir Mustafa, et-Târîḫu’l-ʿArabî ve’l-müʾerriḫûn, Beyrut 1980, II, 111-116.

D. S. Richards, “Ibn al-At̲h̲īr and the Later Parts of the Kāmil: A Study of Aims and Methods”, Medieval Historical Writing in the Christian and Islamic Worlds (ed. D. O. Morgan), London 1982, s. 76-108.

a.mlf., “Some Consideration of Ibn al-At̲h̲īr’s al-Ta’rik̲h̲ al-Bāhir and its Relationship to the Kāmil”, Actas XVI Congreso UEAI, Salamanca 1995, s. 443-446.

M. Celûb Ferhân, “Menheciyyetü İbni’l-Es̱îr fî kitâbi’l-Kâmil fi’t-târîḫ”, Buḥûs̱ nedveti Ebnâʾi’l-Es̱îr, Musul 1983, s. 349-399.

V. V. Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan (haz. Hakkı Dursun Yıldız), Ankara 1990, s. 2-4, 11, 18, 20-23, 31, 33, 37, 41; ayrıca bk. İndeks.

Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 138-139.

Cl. Cahen, “Le Maliknameh et-l’historie des origines seldjukides”, , II (1949), s. 31-33.

a.mlf., “Selçuklu Devri Tarih Yazıcılığı” (trc. Nejat Kaymaz), , VIII/12-13 (1969), s. 202-204, 213-214.

Işın Demirkent, “Haçlı Seferleri Kaynaklarının Büyük Külliyatı, Recueil des historiens des Croisades I, Doğulu Tarihçiler”, , LIV/210 (1990), s. 867-869.

Saîd Abdülfettâh Âşûr, “el-Kâmil fi’t-târîḫ li’bni’l-Es̱îr”, , II, 906-922.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 24. cildinde, 281-283 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment