İBN RÜSTE

İBN RÜSTE Ebû Alî Ahmed b. Ömer b. Rüste (ö. 300/913’ten sonra) el-Aʿlâḳu’n-nefîse adlı eseriyle tanınan coğrafyacı ve astronom.

Müellif: Sayyid Maqbul Ahmad

Aslen İsfahanlı olup hayatı hakkında çok az bilgi vardır; bütün bilinenler 290 (903) yılında İsfahan’dan Hicaz’a gittiği ve el-Aʿlâḳu’n-nefîse adlı kitabın müellifi olduğudur. Arapça yazdığı eserin sadece VII. cildi ele geçmiştir ve bu tek cilt eserin tamamının büyüklüğü hakkında fikir vermeye yeterlidir. İbn Hurdâzbih, Ya‘kūbî, Mes‘ûdî ve İbnü’l-Fakīh gibi İbn Rüste de Irak okuluna mensup coğrafyacılardan biridir. Kitabında Kudâme b. Ca‘fer ve İbnü’l-Fakīh el-Hemedânî gibi Bağdat ve Irak yerine Mekke ve Hicaz’ı öncelikle ele almış, ötekilere sadece siyasî ve idarî açıdan önem vermiştir. Tanıtımları yine bölge usulüne göre planladığı, ancak Mekke ve Hicaz’ı birinci planda tutup diğer bölgeleri buraya olan yakınlıkları ölçüsünde değerlendirdiği görülür; yani daha İslâmcı bir görüşle çalışan coğrafyacılar grubundandır.

İbn Rüste, el-Aʿlâḳu’n-nefîse’yi (nşr. M. J. de Goeje, Bibliotheca Geographicorum Arabicorum VII, Leiden 1892 → [haz. Fuat Sezgin], Frankfurt 1992) genel kanaate göre 290-300 (903-913) yılları arasında tamamlamıştır. Eser, içinde bahsedilen konuların çokluğu itibariyle bir tarih-coğrafya ansiklopedisi niteliğindedir. Johannes Heindrik Kramers, kitabı tanıtırken İbn Rüste’nin toplumun ilgisini çeken bütün konuları işlemiş olduğunu söyler (EI, Suppl., s. 65). Çalışmasında derlediği bilgilerin kaynaklarına da temas eden müellif faydalandığı müslüman, Grek ve Hintli âlimlerin görüşlerini açıklar. Yerkürenin kendi ekseni etrafında dönmesi konusunu anlatırken eski Hint astronomlarından bahseden tek İslâm coğrafyacısı olarak görünür. Kitapta otorite olarak anılan kişiler arasında Ahmed b. Muhammed b. Kesîr el-Fergānî ve İbnü’t-Tayyib es-Serahsî başta gelir. Fakat onun daha çok Ceyhânî’nin bugün mevcut olmayan Kitâbü’l-Mesâlik ve’l-memâlik’inden istifade ettiği anlaşılmaktadır; hatta çağdaşı Ceyhânî ile görüşmüş olması da ihtimal dahilindedir. Kullandığı bilinen diğer bir kaynak da İbn Hurdâzbih’in el-Mesâlik ve’l-memâlik adlı eserinin eldekinden daha tafsilâtlı olan bir nüshasıdır. Uzakdoğu hakkında verdiği bilgileri ise muhtemelen IX. yüzyılın başlarında iki yıl kadar Kımer’de (Kamboçya) kalmış olan Ebû Abdullah Muhammed b. İshak adlı bir kişinin hazırladığı rapordan almıştır.

İbn Rüste’nin çalışması Bağdat yoluyla hacca gidişi anlatan eserlerden olup İbn Hurdâzbih, Kudâme b. Ca‘fer ve Ya‘kūbî’nin yazdıklarının yanında eldeki klasik yol kitaplarının dördüncü örneğini teşkil eder. İbn Rüste’nin eseri daha çok Ya‘kūbî’ninkine benzer; ancak ondan farklı olarak şehirlerin tanıtımını çok yönlü yapmış, büyük Horasan yolunu Tûs’a kadar uzatırken Meşhed yakınlarındaki yolları en ince ayrıntılarına kadar gösterip İsfahan’a, Herat’a ve Bağdat’tan güneye doğru Kûfe ve Basra’ya giden yolları da tarif etmiştir. Ayrıca sadece menziller arasındaki mesafeleri vermekle yetinmemiş, geçilen şehir ve bölgeleri de tanıtmıştır. Bu bilgiler, bugün kaybolmuş olan birçok yerleşim merkezi için araştırmacılara ışık tutmaktadır.

Coğrafyanın fizikî ve beşerî kısımlarını ele alan eser birçok tarihî konudan da bahseder. Allah Teâlâ’nın dünyayı semanın ortasında, küre şeklinde ve etrafındaki hava tabakasıyla birlikte yarattığını, ayrıca bunların tek vücut halinde döndüğünü ifade eden giriş kısmından sonra kitabın asıl konusu Mekke ve Kâbe’nin tanıtımı ile başlar. Bu bölümde Hz. İbrâhim, Kâbe ve zemzem üzerine çeşitli nakillerde bulunulduktan sonra Medine’ye geçilir. Daha sonra denizler ele alınır ve Akdeniz’e Bahr-i Rûm, Atlantik Okyanusu’na Bahr-i Okyanus ve Mağrib denizi, Hazar denizine Bahr-i Taberistan, Karadeniz’e Bahr-i Buntus (Pontus) denildiği açıklanır. Arkasından Ceyhun, Fırat ve Dicle’nin anlatıldığı nehirler bahsi gelir. Bundan sonra yedi bölgeye (iklim) geçilir ve her bölgedeki meşhur şehirlere temas edilir. Yemen, Hadramut ve Mısır’ın tanıtımının ardından deniz yoluyla Antalya’ya, oradan da kara yoluyla İstanbul’a ulaşılır ve orada özellikle imparatorun Ayasofya Kilisesi’ne gidişi anlatılır. İstanbul’dan sonra Bulgar, Macar, Hazar ve Rus ülkelerinden geçilerek İsfahan’a, en sonunda Hindistan’a varılır. Hindistan’ın Medya Pradeş eyaletindeki Ücceyn denilen yerde gündüzle gecenin eşit, ülkedeki en büyük nehirlerin Kank (Ganj) ve Mihrân (İndüs), Hint Okyanusu’nun uzunluğunun 2700 mil, genişliğinin ise 800 mil olduğu gibi bilgilerin Hintli hacılardan alındığı tahmin edilmektedir; çünkü ifade tarzından müellifin Hindistan’a gitmediği anlaşılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA

Ḥudûdü’l-ʿâlem (Minorsky), V. V. Barthold’un önsözü, s. 5-6, 41.
G. Ferrand, Relations de voyages et textes géographiques arabes, persans et turks relatifs à l’extrême-orient du VIIIe au XVIIIe siècles, Paris 1913 → (haz. Fuat Sezgin), Frankfurt 1986, s. 67-80.
Serkîs, Muʿcem, I, 107.
Brockelmann, GAL, I, 227; Suppl., I, 406.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, II, 31.
Ya‘kūb Serkîs, Mebâḥis̱ ʿIrâḳıyye, Bağdad 1955, s. 109.
J. Marquart, Osteuropaische und ostasiatische Streifzüge, Darmstadt 1961, s. 25-26.
Sarton, Introduction, I, 635.
I. J. Kračkovskij, Târîḫu’l-edebi’l-coġrâfiyyi’l-ʿArabî (trc. Selâhaddin Osmân Hâşim), Kahire 1963-65, I, 164, II, 612.
G. le Strange, The Lands of Eastern Caliphate, London 1966, s. 11-12.
Sezgin, GAS, VI, 303, 160.
Nafis Ahmad, Muslim Contributions to Geography, Lahore 1972, s. 27-28.
Abdullah Yûsuf el-Guneym, el-Maḫṭûṭâtü’l-coġrâfiyyeti’l-ʿArabiyye fi’l-metḥafi’l-Britânî, Küveyt 1974, s. 8.
Humeyde Abdurrahman, Aʿlâmü’l-coġrâfiyyîn el-ʿArab ve muḳtetefât min âs̱ârihim, Dımaşk 1982, s. 116.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), I, 185.
Ahmed Ramazan Ahmed, er-Riḥle ve’r-raḥḥâletü’l-müslimûn, Cidde, ts. (Dârü’l-beyâni’l-Arabî), s. 88-94.
J. H. Kramers, “D̲j̲ug̲h̲rāfiyā”, EI, Suppl., s. 65.
C. van Arendonk, “İbn Rüste”, İA, V/2, s. 781.
S. Maqbul Ahmad, “D̲j̲ug̲h̲rāfiyā”, EI2 (İng.), II, 579-581.
a.mlf., “Ibn Rusta”, a.e., III, 920-921.
C. E. Bosworth, “Ebn al-Balḵī”, EIr., VIII, 4.
İnâyetullah Rızâ, “İbn Rüste”, DMBİ, III, 553-556.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1999 yılında İstanbul’da basılan 20. cildinde, 253-254 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment