NASR b. AHMED

NASR b. AHMED Ebü’l-Hasen el-Emîrü’s-Saîd Nasr b. Ahmed b. İsmâîl es-Sâmânî (ö. 331/943) Sâmânî hükümdarı (914-943).

Müellif: Ahmet Güner

293’te (906) doğdu. Babası Ahmed b. İsmâil’in Türk gulâmları tarafından öldürülmesinden sonra henüz sekiz yaşındayken tahta çıktı (Cemâziyelâhir 301 / Ocak 914). Saltanatının ilk yılları nâib sıfatıyla yönetimi üstlenen Vezir Ceyhânî’nin (İbnü’l-Esîr, VIII, 78), onun çocuk yaşta oluşundan yararlanarak iktidarı ele geçirmek isteyen birçok hânedan mensubu, vali ve kumandanın isyanlarını bastırmaya çalışmasıyla geçti. Bu isyanların en önemlisi, Nasr b. Ahmed’in kardeşlerinden Ebû Zekeriyyâ Yahyâ’nın diğer kardeşleri Ebû Sâlih Mansûr ve Ebû İshak İbrâhim’in desteğiyle başşehir Buhara’yı ele geçirip (317/929) kendini hükümdar ilân ettiği, ancak 320’de (932) vezir olan Ebü’l-Fazl el-Bel‘amî’nin büyük çaba sarfetmesiyle bastırılabilen isyanıdır.

Nasr b. Ahmed döneminde Taberistan, Cürcân ve Cibâl bölgeleri, ileride İslâm tarihini ciddi bir şekilde etkileyecek bazı önemli gelişmelere sahne oldu. Onun tahta çıktığı sırada Taberistan ve Cürcân’daki Sâmânî hâkimiyeti sona ermiş, bu bölgelerde Zeydî imamı Hasan el-Utrûş, Deylemliler’e dayanarak Zeydî Devleti’ni yeniden canlandırmıştı. Zeydîler 308’de (921) Horasan’ın merkezi Nîşâbur’u ve iki yıl sonra Cürcân’ı ele geçirdiler. 314’te (926) Nasr b. Ahmed, Cibâl’in merkezi Rey’i âsi vali Yûsuf b. Ebü’s-Sâc’ın elinden aldı ve Şâban 316 (Eylül-Ekim 928) tarihine kadar hâkimiyeti altında tuttu; daha sonra şehir Zeydîler’den Hasan b. Kāsım’ın müttefiki Deylemli kumandan Mâkân b. Kâkî’nin eline geçti. Nasr b. Ahmed, Zeydîler’in iç mücadeleleri sonucunda ortaya çıkan muhaliflerden Deylemli lider Esfâr b. Şîreveyh’i kendi tarafına çekip Cürcân’ın zaptıyla görevlendirdi ve Cürcân’ı alınca onu şehre vali tayin etti. Esfâr, Zeydîler’in dışladığı Ziyârîler’den Merdâvîc b. Ziyâr’ın desteğiyle Taberistan’ı zaptedip Zeydî Devleti’ne son verdi (316/928). Kısa bir süre içinde bütün Kuzeybatı İran’a (Rey, Kazvin, Zencan, Ebher, Kum, Kerec) hâkim olan Esfâr, önceleri ele geçirdiği yerlerde halife ve Nasr b. Ahmed adına hutbe okuttuysa da ardından her ikisine de isyan ederek Rey’de hükümdarlık tacı giydi. Ancak üzerine gönderilen bir Abbâsî ordusunu mağlûp etmesine rağmen ardından Nasr b. Ahmed’e yenildi ve onu tekrar metbû tanımak zorunda kaldı. Esfâr’ın muhtemelen 319’da (931), Ziyârîler’in kurucusu ve ilk hükümdarı Merdâvîc b. Ziyâr’ın da 323’te (935) öldürülmesi İran’da yeni oluşmaya başlayan dengeleri altüst etti ve bölgenin özellikle kuzeybatısı Ziyârîler, Büveyhîler ve Sâmânîler arasında hâkimiyet mücadelesine sahne oldu. Nasr b. Ahmed bu tarihlerde Kirman’ı, saltanatının sonlarına doğru da Cibâl, Taberistan ve Cürcân’ı ele geçirdi; böylece Sâmânîler onun zamanında en geniş sınırlarına ulaştı.

Nasr b. Ahmed, uzun iktidarı boyunca esas olarak geleneksel Sünnî Sâmânî siyasetine bağlı kaldı. Bununla beraber Şiî-İsmâilî propagandası Horasan ve Mâverâünnehir’e ulaştıktan sonra İbnü’n-Nedîm’e ve Nizâmülmülk’e göre birçok devlet adamı gibi o da İsmâiliyye mezhebine girdi (el-Fihrist, s. 266; Siyâsetnâme, s. 292) ve Nizâmülmülk’e göre bu yüzden bertaraf edilme tehlikesi dahi atlattı (Siyâsetnâme, s. 293-299). Nizâmülmülk, ayrıca onun durumun vehametini anlayarak İsmâilîlik’ten döndüğünü ve tahttan çekilip yerini oğlu Nûh’a bıraktığını açıklamakta, daha sonra bütün Mâverâünnehir’de mevcut İsmâilîler’in katledildiğini söylemektedir (a.g.e., a.y.). Ancak tarihçiler Nasr b. Ahmed’in İsmâilîliğe girmesinden bahsetmez. Nasr 27 Receb 331’de (6 Nisan 943) veremden öldü, yerine oğlu Nûh geçti. Kaynaklarda, onun dinî açıdan geçirdiği değişiklikle ilgili olarak on üç ay süren hastalığı sırasında kendini ibadete verdiği ve sarayında şahsına ait bir ibadet evi yaptırdığı şeklinde bir bilgi yer almaktadır.

Ölümünden sonra el-Emîrü’s-Saîd lakabıyla anılan Nasr b. Ahmed’in zamanı, içte ve dışta yaşanan değişik problemlere rağmen Sâmânî Devleti’nin altın çağı sayılmaktadır. Bu dönemde ortaya çıkan önemli isyanlar bastırılarak siyasî istikrar sağlandı. Şiî-Deylemî yayılışı ile ciddi bir mücadele içine girildi ve yer yer önemli başarılar kazanıldı. Devlet mekanizması merkezîleşmenin paralelinde son derece iyi işleyen bir hale geldi. İlim ve kültürde önemli gelişmeler kaydedildi; özellikle başşehir Buhara ilim ve kültür merkezi olarak tarihteki büyük ününe kavuştu. Bütün bu gelişmelerde Nasr b. Ahmed’in kişiliği kadar, belki ondan da fazla hem devlet hem ilim adamı olan iki veziri Ceyhânî ve Ebü’l-Fazl el-Bel‘amî’nin rolleri büyüktür. Buhara sarayındaki önemli simalar arasında Rûdekî, Mus‘abî, Murâdî gibi şairler ve Ebü’l-Hasan el-Lahhâm, Ebû Muhammed b. Mitrân, Ebû Ca‘fer b. Abbas b. Hasan, Ebû Muhammed b. Ebü’s- Siyâb, Ebû Nasr el-Hersemî, Ebû Nasr ez-Zarîfî, Recâ b. Velîd el-İsfahânî, Ali b. Hârûn eş-Şeybânî, Ebû İshak el-Fârisî, Ebü’l-Kāsım ed-Dîneverî, Mis‘ar b. Mühelhil, Ebû Ali ez-Zevzenî gibi edipler en önde gelenlerdir. Dinî ilimlerde Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ile Ebü’l-Kāsım el-Kâ‘bî el-Belhî de o dönemde yetişmişti; İbn Fadlân saraya uğrayan ünlüler arasındaydı. Nasr b. Ahmed zamanı imar faaliyetleri açısından da parlak geçmiş olmalıdır; ancak bu konuda günümüze çok az bilgi ulaşmıştır. Nerşahî’nin yazdığına göre Nasr b. Ahmed, Buhara’nın Rîgistan bölgesinde büyük bir saray ve bu sarayın yanında devlet kurumları için çeşitli binalar inşa ettirmiştir (Târîḫ-i Buḫârâ, s. 36). Bu dönemde ayrıca Buhara’daki harap durumda olan Mescid-i Cum‘a yeniden yapılmış ve minaresinin masrafını Ceyhânî karşılamıştır (a.g.e., s. 69).

BİBLİYOGRAFYA

Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), X, 147-148; Ebû Bekir es-Sûlî, Aḫbârü’r-Râżî-Billâh ve’l-Müttaḳī-Lillâh (nşr. J. Heyworth-Dunne), Beyrut, ts., s. 237; Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Abdülhamîd), IV, 373, 374, 375, 376, 377, 378, 379; Nerşahî, Târîḫ-i Buḫârâ (trc. Ebû Nasr Ahmed el-Kubavî, nşr. Müderris-i Razavî), Tahran 1363, s. 36, 69, 129-132; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 198-199, 266; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 33, 76, 275, 285-287, 352; II, 3-8, 47, 122; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr, Mekke 1399/1979, IV, 64, 65, 69-70, 72, 73, 74-76, 77, 78, 79, 81, 82, 85, 86, 87, 88, 90, 93, 95, 101, 102, 115-116, 123, 126, 128, 134, 135, 136, 150; Gerdîzî, Zeynü’l-aḫbâr, Tahran 1327, s. 18-24; Târîḫ-i Sîstân, Tahran 1314 hş., s. 302, 303, 305, 316; Hilâl b. Muhassin es-Sâbî, el-Müntezeʿ mine’l-Kitâbi’t-Tâcî (Aḫbârü eʾimmeti’z-Zeydiyye içinde, nşr. W. Madelung), Beyrut 1987, s. 37, 38, 44-45, 46; Nizâmülmülk, Siyâsetnâme (Bayburtlugil), s. 288, 290-299; Nizâmî-i Arûzî, Revised Translation of the Chahār Maqāla (trc. E. G. Browne), London 1921, s. 33-36; İbn İsfendiyâr, Târîḫ-i Ṭaberistân: An Abridged Translation of the History of Tabaristān (trc. E. G.Browne), London 1905, s. 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 78, bk. İndeks; V. V. Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan (haz. Hakkı Dursun Yıldız), Ankara 1990, s. 13, 27, 114, 258-264; Hasan Yaşaroğlu, Taberistan Zeydîleri (doktora tezi, 1998), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; Aydın Usta, Sâmânîler Devletinin Kuruluş Devri (yüksek lisans tezi, 1999), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 71-85; R. N. Frye, Orta Çağın Başarısı Buhara (trc. Hasan Kurt), Ankara 2003, s. 85, 86, 87, 88-91, 93, 95, 98, 108, 109, 110; K. V. Zetterstéen, “Nasr b. Ahmed b. İsmâîl”, İA, IX, 104-106; C. E. Bosworth, “Naṣr b. Aḥmad b. Ismāʿīl”, EI2 (İng.), VII, 1015.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 32. cildinde, 412-413 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment