NEŞÂT-ı İSFAHÂNÎ

Mîrzâ Abdülvehhâb Neşât Mu‘temedüddevle İsfahânî (ö. 1244/1829)

İranlı şair ve münşî.

Müellif:

1175 (1761) yılında İsfahan’da doğdu. Aslen Fars bölgesinin Cehrum şehrinden olup büyük babası Abdülvehhâb İsfahan’da valilik yapmıştı. İyi bir eğitim alan Neşât Arapça ve Türkçe öğrendi. Ayrıca nesta‘lik ve şikestede kendini kabul ettirdi. Şiir söylemeye başladıktan sonra İsfahan’da ortaya çıkan “bâzgeşt-i edebî” (edebiyatta geri dönüş) akımının savunucularından biri oldu. Evini bu akımın mensuplarına açarak geleneksel tarzda şiirlerin söylendiği ve tartışmaların yapıldığı bir edebiyat mahfili haline getirdi. Ailesinden kalan zengin mirası bu yolda harcayıp geçimini ancak yazdığı methiyelerle sağlayacak duruma geldi. 1803’te Tahran’a giderek Feth Ali Şah’ın sarayında debîr olarak göreve başladı. Bu sırada “Mu‘temedü’d-devle” lakabını aldı ve Dîvânü’r-resâil’in başına getirildi. Devlet fermanlarını, şahın mektuplarını, akidnâmeleri ve hânedanla ilgili birçok yazışmayı kaleme aldı. Saraya bu yakınlığı devlet işlerinde daha aktif görevlere gelmesini sağladı. 1818 yılında I. Napolyon ile görüşmek üzere Paris’e gönderilen heyetin içinde yer aldı. Daha sonra Bâhârz ve Gūrîler isyanını bastırmakla görevlendirildi. 1822’de Afgan isyanını bastırma görevini de başarıyla yerine getirdi. Şiire düşkün olan Feth Ali Şah’ın edebî meclislerinin vazgeçilmez şairlerinden olan Neşât ömrünün sonuna kadar Tahran’da yaşadı ve 5 Zilhicce 1244’te (8 Haziran 1829) burada vefat etti.

Neşât’ın eserlerinin tamamı Gencîne-i Neşâṭ adı altında 1266’da (1850) ve Nâsırüddin Şah’ın emriyle 1281’de (1864) Tahran’da yayımlanmış, ayrıca Hüseyin Nehâî tarafından neşredilmiştir (Tahran 1337 hş.). Eser dîbâceler, hutbeler, vakıfnâmeler, akidnâmeler; kasideler, kıtalar; Feth Ali Şah’ın mektup ve fermanları; kendisinin şaha ve şehzadelere yazdığı mektuplar; diğer şiirleri, edebî kıta ve ahlâkî hikâyelerden oluşmaktadır. Şiirdeki üslûbu sade ve akıcı görünse de zaman zaman kullandığı Arapça cümleler, yer verdiği edebî sanatlar, alışılmamış terkipler ve kafiye tekrarlarıyla dolu manzumeler yazmaktan kendini alamamış, kasidede Sabâ-yı Kâşânî’yi, felsefî ve tasavvufî yönü ağır basan gazellerinde Hâfız-ı Şîrâzî’yi taklit etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA
Neşât-ı İsfahânî, Gencîne (nşr. Hüseyin Nehâî), Tahran 1337 hş., neşredenin girişi, s. 6-30; Hidâyet, Riyâżü’l-ʿârifîn, Tahran 1888, s. 313-321; Rızâzâde-i Şafak, Târîḫ-i Edebiyyât-ı Berâyî Debîristânhâ, Tahran 1324 hş., s. 379-381; a.mlf., Târîḫ-i Edebiyyât-ı Îrân, Tahran 1352 hş., s. 583-586; Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb, VII, 75-176; Browne, LHP, IV, 311; Rypka, HIL, s. 327-328; Bânû Nusret Tecrübekâr, Sebk-i Şiʿr der ʿAṣr-ı Ḳācâriyye, Tahran 1350 hş., s. 75-79; Yahyâ Âryanpûr, Ez Ṣabâ tâ Nîmâ, Tahran 1351 hş., I, 29-35; Hasan-e Fasā’ī, History of Persia under Qājār Rule (trc. H. Busse), London 1977, s. 131, 145, 172, 191; Mehmet Kanar, Çağdaş İran Edebiyatının Doğuşu ve Gelişmesi (doktora tezi, 1979), İÜ Ed. Fak. Arap-Fars Filolojisi, s. 398-399; Bahâr, Sebkşinâsî, Tahran 1370 hş., III, 331-332; Mehdî Bâmdâd, Şerḥ-i Ḥâl-i Ricâl-i Îrân, Tahran 1371 hş., II, 318-320.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 33. cildinde, 17-18 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment