RESÛLÎLER

RESÛLÎLER, Yemen’de 1229-1454 yılları arasında hüküm süren muhtemelen Türkmen asıllı bir hânedan.

Müellif: Cengiz Tomar

Adını kurucusu el-Melikü’l-Mansûr Nûreddin Ömer’in dedesi olup Abbâsîler’in Eyyûbîler’e gönderdiği elçiler arasında yer aldığı rivayet edilen Muhammed b. Hârûn b. Ebü’l-Feth er-Resûl’den alır. Hânedanın etnik kökeni hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Üçüncü Resûlî sultanı el-Melikü’l-Eşref II. Ömer’in Ṭurfetü’l-aṣḥâb adlı eserine dayanan muahhar kaynakların büyük bir kısmı, Muhammed b. Hârûn’un nesebini Kahtânîler’in Kehlân koluna mensup Gassânîler’e bağlayarak onun Arap olduğunu, ancak neslinden gelenlerin daha sonra Türkmenler’in yaşadığı bölgelere yerleştiklerinden kimliklerini yitirip Türkçe konuşmaya başladıklarını iddia etmiştir (Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemânî, s. 85; Ali b. Hasan el-Hazrecî, I, 25-27). Resûlîler’in ikinci sultanı el-Melikü’l-Muzaffer I. Yûsuf’un müşaviri İbn Hâtim’in bu hânedanla ilgili en eski ve en güvenilir kaynak olarak kabul edilen es-Simṭü’l-ġāli’s-semen fî aḫbâri’l-mülûk mine’l-Ġuz bi’l-Yemen (Yemen’de Oğuz meliklerinin tarihi) adlı eserine bu ismi vermesi ve içinde yukarıdaki rivayetlerden hiç bahsetmemesi bu rivayetlerin sonradan uydurulduğu izlenimini vermektedir. Irak’a yerleşerek Abbâsî halifeleri nezdinde Eyyûbîler’e birkaç defa elçi gönderilecek kadar itibar kazandığı ileri sürülen Muhammed b. Hârûn’un adına dönemin kaynaklarında rastlanmamasını ve hangi Abbâsî halifesi devrinde elçilik yaptığının belirtilmemesini dikkate alan Zetterstéen de bu rivayeti şüpheyle karşılamaktadır (el-Melikü’l-Eşref er-Resûlî, neşredenin girişi, s. 32-33). Arap tarihçilerinin genellikle, yabancı kökenli hânedanları Arap nesebine bağlama eğilimi gösterdiğini ifade eden bazı araştırmacılar da hânedan mensuplarının Türkçe konuşmasına dayanarak Muhammed b. Hârûn’un Selçuklu hareketiyle bölgeye gelen Oğuzlar’ın bir boyundan olmasını daha muhtemel görmektedir (Bosworth, s. 108; EI2 [İng.], VIII, 455). Resûlîler’in yönetimlerini halka kabul ettirebilmek için neseplerini Kahtânîler’e bağlamış olması da mümkündür (tartışmalar için bk. M. Abdülâl Ahmed, s. 46-56).

Kaynaklara göre bir isyan sırasında Bağdat’tan ayrılan Muhammed b. Hârûn, Eyyûbîler’in hizmetine girdi. Yemen’in ele geçirildiği (569/1173) günlerde veya hemen ardından bölgeye yerleşen oğulları ve torunları Eyyûbîler tarafından çeşitli şehirlere vali tayin edildi. Bunlardan Mekke Valisi Nûreddin Ömer b. Ali, Yemen Eyyûbîleri’nin son hükümdarı el-Melikü’l-Mes‘ûd Selâhaddin Atsız’ın ölümünden (626/1229) sonra Yemen’i atabeg sıfatıyla idaresi altına aldı. Böylece Mısır Eyyûbî Sultanı I. el-Melikü’l-Kâmil Muhammed’in tâbiiyyetinde Yemen’e hâkim olan Nûreddin Ömer durumunu sağlamlaştırınca el-Melikü’l-Mansûr unvanıyla bağımsızlığını ilân etti (632/1235), hükümdarlığı Abbâsî Halifesi Müstansır-Billâh tarafından da kabul gördü. Nûreddin Ömer, 645 (1247) yılında Zeydî imamıyla birleşerek yönetime baş kaldıran yeğeni Esedüddin Muhammed’i yendi. Cened’de kendi memlüklerinin suikastına uğradığında (Zilkade 647 / Şubat 1250) kurduğu devletin hâkimiyeti Mekke ile Hadramut arasındaki bölgede tanınıyordu.

Rakiplerini bertaraf ederek tahta çıkan Nûreddin Ömer’in büyük oğlu el-Melikü’l-Muzaffer I. Yûsuf öncelikle iktidar mücadelesi sırasında elden çıkan Zebîd, Tihâme, Aden ve Mekke gibi bölge ve şehirleri tekrar hâkimiyet altına aldı. Daha sonra pek çok defa isyan eden büyük nüfuz sahibi amcazadesi Esedüddin Muhammed ile, onun ölümünün ardından Zeydî imam ve şeriflerinin isyanlarıyla uğraşmak zorunda kaldı. 676’da (1278) Zeydîler’e karşı başarı sağlayarak 678’de (1279) Zafâr’ı, ertesi yıl da Şibâm ve Hadramut’u topraklarına kattı. İlmi, adaleti ve dindarlığıyla tanınan Yûsuf, Memlük sultanlarıyla ilişkilerini yıllık belirli bir miktar vergi göndererek düzeltme yoluna gitmişti. Onun ölümünden (694/1295) sonra yerini alan oğullarından el-Melikü’l-Eşref II. Ömer’in hâkimiyetini tanımayan kardeşi el-Melikü’l-Müeyyed Dâvûd bir ara Aden’i ele geçirdiyse de yenilerek hapse atıldı. Ancak el-Melikü’l-Eşref II. Ömer’in kısa süre sonra ölümü üzerine sultan ilân edildi (696/1296). Öncelikle kardeşi el-Melikü’l-Mes‘ûd’u bertaraf eden Dâvûd Hacce bölgesini zaptederek hâkimiyetini genişletti (698/1299). Birçok defa baş kaldıran bölge şeriflerinin 701 (1302) yılındaki isyanını kanlı bir şekilde bastırıp onları itaate mecbur etti. 1305-1309 yılları arasında Hacce bölgesindeki bazı kaleleri ele geçirdi. Zeydî imamı Muhammed b. Mutahhar b. Yahyâ’ya ait toprakların bir kısmını alırken onun kışkırttığı Zemâr Kürtleri’ni de bölgeden sürdü (713/1313).

el-Melikü’l-Müeyyed Dâvûd’un 721’de (1321) ölümünün ardından sultan olan oğlu el-Melikü’l-Mücâhid Ali ertesi yıl tahttan indirildiyse de çok geçmeden tekrar tahta çıktı; Memlük Sultanı Muhammed b. Kalavun’un gönderdiği birliklerin yardımıyla düzeni sağladı (725/1325) ve kaybettiği yerleri geri aldı. Fakat 751’de (1350) hac için gittiği Mekke’de şerifin yönlendirmesiyle Muhammed b. Kalavun’un hac emîri tarafından tutuklanarak Mısır’a götürüldü ve bir yıl orada alıkonuldu. Bu süre içinde annesi idareyi elinde tutmakla birlikte devlet neredeyse dağılma noktasına geldi. Ülkesine dönen sultan düzeni tekrar kurdu; ancak 764’te (1363) ölümüne kadar çeşitli kabilelerin ve oğullarının isyanlarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Ondan sonra tahta çıkan el-Melikü’l-Efdal Abbas’ın dönemi de isyanlarla geçti. 778’de (1377) ölen Abbas’ın yerine çok genç yaştaki oğlu el-Melikü’l-Eşref I. İsmâil sultan oldu. Zeydî imamları, şerifler, Tihâme ve Mihlâfüca‘fer’deki kabilelerle memlük birliklerinin isyanları karşısında büyük başarı kazandı; öldüğünde (18 Rebîülevvel 803 / 6 Kasım 1400) ülkenin birliğini tamamen sağlamıştı. Resûlîler’in son büyük sultanı el-Melikü’n-Nâsır Ahmed yönetimden ayrılan şehirleri tekrar ele geçirdi ve 820 (1417) yılında yapılan bir savaşta Zeydî imamı el-Mansûr Ali’yi ağır bir yenilgiye uğrattı. Kardeşinin isyanını da bastırarak ülkede büyük ölçüde nizamı tesis etti (822/1419). el-Melikü’n-Nâsır Ahmed’in 827’de (1424) vefatının ardından Resûlîler küçük hânedanlara bölündü ve hükümdarlık, çocuk yaştaki sultanlarla bu küçük hânedanların rakip melikleri arasında sık sık el değiştirmeye başladı. Resûlî ordusundaki memlük birliklerinin sürekli isyanları da kargaşalığı arttırdı. Nihayet bu durumdan yararlanarak Aden’e saldıran Tâhirîler 858 (1454) yılında Resûlî topraklarının tamamını ele geçirip hânedana son verdiler.

Resûlîler’de devletin idarî yapısı selefleri Eyyûbîler’in siyasî nizamına göre düzenlenmişti ve sivil teşkilâtta nâiblik müessesesi vezirliğin üzerindeydi. Ordu atabekü’l-ceyş tarafından yönetiliyor ve çekirdeğini memlük birlikleri oluşturuyordu. Aden, Taiz, Zebîd ve Zafâr gibi şehirlerde bastırılan Resûlî paralarında diğer İslâm devletlerinin paralarından farklı olarak balık ve kuş gibi hayvan figürleri yer almaktaydı. Devlet gelirlerinin büyük bir kısmı milletlerarası deniz ticaretinden ve transit geçiş vergilerinden sağlanıyordu. Aden Limanı, Doğu-Batı ticaretinde önemli bir yere sahipti. Sultanlar özellikle hurma tarımını desteklemişler ve yeni ziraî tekniklerin uygulanmasında bizzat öncü rolü oynamışlardır.

Sünnî bir politika takip eden ve hemen tamamı âlim olan Resûlî sultanları yazdıkları kitaplar, yaptırdıkları medreseler ve kurdukları kütüphanelerle ilmin gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlardır. Vergilerin bir kısmı kendilerine tahsis edilen ulemâ ayrıca vakıflarla da desteklenmekteydi. el-Melikü’l-Müeyyed Dâvûd’un Taiz’de inşa ettirdiği medresenin kütüphanesinde 100.000 kitap bulunduğu rivayet edilir. el-Melikü’l-Eşref İsmâil ve el-Melikü’z-Zâhir Yahyâ’nın aynı şehirde kurdukları Eşrefiyye ve Zâhiriyye medreselerinin de kütüphaneleri vardı. Sultanlar bazı kitapları dışarıdan getirtiyor, ünlü bir âlim geldiğinde veya değerli bir kitap getirildiğinde bunları bizzat katıldıkları törenlerle karşılıyorlardı. Sultanların bu tutumu birçok âlimin Yemen’e yerleşmesine vesile olmuştur. Yemen’e dışarıdan gelen veya orada yetişen ünlü âlimler arasında Muhibbüddin et-Taberî, Fîrûzâbâdî, Ali b. Hasan el-Hazrecî, Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemenî, İbn Hâtim, Muhammed b. Yûsuf el-Cenedî, İbnü’l-Ehdel ve İbnü’l-Mukrî el-Yemenî sayılabilir.

Resûlî sultanları imar faaliyetlerine büyük önem vermişlerdir. Kaynaklarda isimleri sayılan cami, mescid, medrese, kütüphane, saray, dârüzziyâfe, hankah ve ribât gibi binaların sayısı 180 civarındadır ve bunların çoğuna çeşitli vakıflar tahsis edildiği belirtilmektedir. Günümüze ulaşan başlıca eserler arasında Taiz’deki Mansûriyye, Muzafferî ve Eşrefiyye camileri bulunmaktadır. Resûlî eserleri Eyyûbî mimarisiyle yerel Yemen üslûbunun bir karışımıdır.

RESÛLÎ HÜKÜMDARLARI
el-Melikü’l-Mansûr I. Ömer626 (1229)
el-Melikü’l-Muzaffer I. Yûsuf647 (1250)
el-Melikü’l-Eşref II. Ömer694 (1295)
el-Melikü’l-Müeyyed Dâvûd696 (1296)
el-Melikü’l-Mücâhid Ali721 (1321)
el-Melikü’l-Efdal Abbas764 (1363)
el-Melikü’l-Eşref I. İsmâil778 (1377)
el-Melikü’n-Nâsır Ahmed803 (1400)
el-Melikü’l-Eşref II. İsmâil830 (1427)
el-Melikü’z-Zâhir Yahyâ831 (1428)
el-Melikü’l-Eşref III. İsmâil842 (1439)
el-Melikü’l-Muzaffer II. Yûsuf (Taiz’de)845-854 (1442-1450)
el-Melikü’l-Mes‘ûd (Zebîd ve Aden’de, 1454’te Taiz’de)847-858 (1443-1454)
el-Melikü’l-Müeyyed Hüseyin (Zebîd’de, 1454’te Taiz’de)855-858 (1451-1454)

BİBLİYOGRAFYA

el-Melikü’l-Eşref er-Resûlî, Ṭurfetü’l-aṣḥâb fî maʿrifeti’l-ensâb (nşr. K. V. Zetterstéen), Beyrut 1412/1992, s. 88-92; ayrıca bk. Selâhaddin el-Müneccid’in girişi, s. 32-40; İbn Hâtim, es-Simṭü’l-ġāli’s-semen fî aḫbâri’l-mülûk mine’l-Ġuz bi’l-Yemen: The Ayyūbids and Early Rasūlids in the Yemen (nşr. G. R. Smith), London 1974-78, I, 201-568; II, 83-95; Muhammed b. Yûsuf el-Cenedî, es-Sülûk (nşr. Muhammed b. Ali el-Ekva‘ el-Hivâlî), San‘a 1414/1993, bk. İndeks; Abdülbâkī b. Abdülmecîd el-Yemânî, Târîḫu’l-Yemen: el-Müsemmâ Behcetü’z-zemen fî-târîḫi’l-Yemen (nşr. Mustafa Hicâzî), Beyrut 1985, s. 85-145; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik (Eymen), s. 149-162; Ali b. Hasan el-Hazrecî, el-ʿUḳūdü’l-lüʾlüʾiyye (nşr. M. Besyûnî Asel), Kahire 1329-32/1911-14, I-II; İbnü’l-Ehdel, Tuḥfetü’z-zemen fî târîḫi sâdâti’l-Yemen (nşr. Abdullah Muhammed el-Habeşî), Ebûzabî 1425/2004, I-II, bk. İndeks; Târîḫu’d-devleti’r-Resûliyye fi’l-Yemen (nşr. Abdullah Muhammed el-Habeşî), San‘a 1405/1984; Eymen Fuâd Seyyid, Meṣâdiru târîḫi’l-Yemen fi’l-ʿaṣri’l-İslâmî, Kahire 1974, s. 19-188; M. Abdülâl Ahmed, Benû Resûl ve Benû Ṭâhir ve ʿalâḳātü’l-Yemen el-ḫâriciyye fî ʿahdihimâ, İskenderiye 1980, tür.yer.; M. Yahyâ el-Haddâd, et-Târîḫu’l-ʿâm li’l-Yemen, Beyrut 1407/1986, III, 77-214; A. al-Shami – R. B. Serjeant, “Regional Literature: The Yemen”, ʿAbbasid Belles-Lettres (ed. J. Ashtiany v.dğr.), Cambridge 1990, s. 460-468; C. E. Bosworth, The New Islamic Dynasties, Edinburgh 1996, s. 108-109; R. Giunta, The Rasūlid Architectural Patronage in Yemen: A Catalogue, Naples 1997, tür.yer.; G. R. Smith, “The Ayyubids and Rasulids: The Transfer of Power in 7th/13th Century”, IC, XLIII/3 (1969), s. 175-188; a.mlf., “Rasūlids”, EI2 (İng.), VIII, 455-457; Rebî‘ Hâmid Halîfe, “Ṭırâzü’l-meskûkâti’r-Resûliyye (626-858/1229-1454)”, el-İklîl, VII/2, San‘a 1989, s. 42-66; Neşet Çağatay, “Resûlîler”, İA, IX, 693-695.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 1-2 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment