ŞEDDÂDÎLER

951-1175 yılları arasında Arrân ve Doğu Anadolu’nun bazı şehirlerinde hüküm süren bir İslâm hânedanı.

Müellif:

Abbâsîler’in zayıflamasından sonra ortaya çıkan mahallî hânedanlardan biri olup bilinen ilk atası Muhammed b. Şeddâd b. Kurtuk’tur. Müneccimbaşı’nın Şeddâdîler döneminde yazılan, ancak günümüze ulaşmayan Târîḫ-i Bâbü’l-ebvâb adlı eserden yaptığı nakillere bakılarak hânedanın Kürt asıllı olduğu söylenebilir. Fakat İbnü’l-Esîr’in hânedan mensupları için Revvâdî nisbesini kullanması bu konuda şüphe uyandırmaktadır. Zira merkezi Tebriz olmak üzere İran’da hüküm süren Revvâdîler aslen Yemenli Arap kabilelerindendir. Bu durumda Şeddâdîler’in Dvin (Duvîn, Duveyn) yöresine geldikten sonra yaptıkları evlilikler sonucu Kürtleştikleri ileri sürülebilir. Bunun yanında Deylemce ve Ermenice isimler kullanmaları meseleyi daha karmaşık duruma getirmektedir (EI2 [İng.], IX, 169).

IV. (X.) yüzyılda Azerbaycan’ı yöneten Müsâfirîler’in 337’de (948) Rey önlerinde Büveyhîler’e mağlûp olmaları, Azerbaycan’ın çeşitli bölgelerini Müsâfirîler adına idare eden mahallî yöneticilerin bağımsız hareket etmesine yol açtı. Muhammed b. Şeddâd bu durumdan yararlanarak Dvin’i ele geçirdi ve Şeddâdîler hânedanını kurdu (951). Müsâfirî Hükümdarı Merzübân’ın oğlu İbrâhim’in ülkesini toparlama gayretleri sonuçsuz kaldı. Onun Dvin’e gönderdiği, Ermeni ve Lezgi gibi gayri müslim unsurlardan oluşan orduyu Muhammed b. Şeddâd geri püskürttü. Muhammed, Lezgiler’in tehditlerine karşı Dvin civarında bir kale inşa ettirip ailesini oraya nakletti. Erdebil’de durumu haber alan İbrâhim b. Merzübân Deylemli, Kürt ve Ermeniler’den meydana gelen yeni bir orduyu Dvin’e sevketti. Muhammed bu kuvvetleri de püskürtmeyi başardı. Ancak kaledeki Deylemli garnizonunun ihaneti yüzünden Van yöresinde hüküm süren Ermeni Vaspurakan prensine iltica etmek zorunda kaldı. Bu sırada Kafkasya’da yeniden denetimi sağlamak üzere baskılarını iyice arttıran Bizans imparatoru nezdinde Dvin’i geri alabilmek için bazı teşebbüslerde bulunduysa da bir sonuç alamadı ve 344 (955) yılında vefat etti.

Muhammed b. Şeddâd’ın üç oğlundan en büyüğü olan Ebü’l-Hasan Ali el-Leşkerî, Parisos hâkimi Ermeni Grigor’un hizmetine girip karşılığında Sotk ve Berd-Şemîrâm’ı aldı. İkinci oğlu Fazl (Fazlûn), Hamdânîler’in Âmid valisi Necâ’nın hizmetine girdi. Valinin öldürülmesiyle kardeşlerinin yanına dönen Fazl hıristiyanlara hizmet etmek istemediği için onlardan ayrıldı; daha sonra İbrâhim b. Merzübân’ın Gence valisi Ali et-Tazî’nin yanına gitti ve Gence’ye yönelik saldırıların püskürtülmesinde önemli rol oynadı. Bu olayın ardından kardeşi Ali el-Leşkerî’nin yardımıyla valiyi bertaraf edip Gence’yi ele geçirdi (360/971). İbrâhim b. Merzübân, ertesi yıl Gence’yi geri alma girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca Şeddâdîler’i tanımak zorunda kaldı. Müsâfirîler’in güç kaybetmesinden yararlanan Ali el-Leşkerî topraklarını kuzeybatıda Şemkûr’dan doğuda Berdea’ya kadar genişletti. 368’de (978) vefat eden Ali el-Leşkerî, Fazl’ı veliaht tayin etmesine rağmen yerine ordunun ve halkın desteğini kazanan diğer kardeşi Merzübân geçti. Merzübân’ın 372’de (982-83), Şirvanşah’a yenilip Berdea’yı kaybetmesi itibarının sarsılmasına sebep oldu. Bazı söylentiler iki kardeşin arasının açılmasına yol açtı. Fazl bir av sırasında Merzübân’ı bizzat öldürerek yönetimi ele geçirdi (375/985), ardından Berdea ve Beylekān’ı geri aldı. Daha sonra Gürcü toprakları üzerine yürüdü, ancak yenilgiye uğradı (989). Fazl, Kaket ve Heret’i istilâ edince Gürcü Kralı III. Bagrat, Ani Ermeni prensi Gagik ile birlikte Şemkûr’u kuşatıp onu barışa zorladı. 1003 yılında Parisos Prensi Grigor’un ölümünün ardından yerine geçen oğlu Filip’i davet ederek zincire vurduran Fazl, Şaşvaş ve Sotk’u topraklarına kattı. 413’te (1022) Ermeniler’den aldığı Dvin’in idaresini oğlu Ebü’l-Esvâr Şâvur’a (Şâver) verdi. Ardından Şemkûr’un batısındaki Siyâvurdiyye topraklarını zaptetti ve tekrar Şemkûr’u kuşatan Gürcü Kralı Giorgi’yi yenilgiye uğrattı (1026). Ertesi yıl hâkimiyet alanını Azerbaycan’a doğru genişletmek amacıyla Aras nehri üzerinde bir köprü yaptırdı. Gürcistan’a düzenlediği bir seferden dönerken Gürcü kralı ile müttefiklerinin baskınına uğrayan Fazl aldığı bütün ganimetlerin yanı sıra 10.000 askerini kaybetti (1030). Aynı yıl oğlu Askereveyh (Askerûye) Beylekān’da isyan etti. Gence’ye yürümeye hazırlanan Askereveyh’e karşı diğer oğlu Mûsâ’yı gönderdi. Mûsâ, Rus kuvvetlerinin yardımıyla Beylekān’ı alıp kardeşini öldürdü. Fazl 1 Zilhicce 422 (19 Kasım 1031) tarihinde vefat edince yerine oğlu Ebü’l-Fazl Mûsâ geçti; ancak 1034 yılında oğlu Ebü’l-Hasan II. Ali el-Leşkerî tarafından bir suikast neticesinde öldürüldü.

II. Ali el-Leşkerî dönemiyle ilgili fazla bilgi bulunmamaktadır. Gence’deki sarayında himayesinde bulunan İranlı şair Katrân-ı Tebrîzî’nin kendisi için kaleme aldığı şiirlerde onun müttefik Gürcü ve Ermeni ordularına karşı kazandığı bir zaferden söz edilmektedir. Orta Asya’dan batıya doğru olan göçler sebebiyle bölgede asayişin bozulduğu bu dönemde Revvâdî Emîri Vehsûdân’ın hizmetindeki Oğuzlar, Şeddâdî topraklarına akınlar düzenledi. II. Ali el-Leşkerî, Vehsûdân’la iyi ilişkiler kurarak gelecek tehlikelere karşı tedbir almak istedi. Bu çerçevede Tiflis valisine Gürcüler ile mücadelesinde destek vererek cepheyi genişletti. Fakat sonraki dönemde Ermeniler’e karşı yürüttüğü siyasetin bir neticesi olarak Bizans’ın, diğer taraftan da Oğuzlar’ın baskısına mâruz kaldı. Selçuklu Devleti kurulunca Selçuklular’ın hedefi durumuna geldi. Gence 438 (1046-47) yılında Kutalmış tarafından kuşatıldıysa da Bizans ordusunun yaklaşması yüzünden kuşatma kaldırıldı. Bizans imparatorunu bir kurtarıcı gibi karşılayan II. Ali el-Leşkerî, Bizans’a tâbi olup oğlu Erdeşîr’i imparatora rehine olarak verdi. Buna rağmen Bizans ve Selçuklular karşısında kendini güvende görmediğinden ölünceye kadar (441/1049-50) ülkesinde sık sık yer değiştirerek yaşamak zorunda kaldı. Yerine geçen küçük oğlu Ebû Mansûr Enûşirvân, Bizans’ın Arrân üzerindeki baskılarını azaltmak düşüncesiyle bazı sınır kalelerini Gürcü yönetimine devretmeyi kararlaştırdı. Ancak bu durum tahttan indirilmesine ve yerine Fazl’ın oğlu Ebü’l-Esvâr Şâvur’un geçirilmesine yol açtı. İdarî tecrübeye sahip Ebü’l-Esvâr, Ermeni prensinin kız kardeşiyle evli olmasına rağmen Ermeniler ondan çekiniyordu. Müslümanlar arasında da örnek bir mücahid olarak tanınıyordu. Ebü’l-Esvâr, Bizans’a tâbi olması sebebiyle İmparator IX. Konstantinos Monomakhos’un Ani bölgesine düzenlediği sefere destek verdi ve bu durumdan faydalanarak bazı toprakları ele geçirdi. İmparator bu toprakların iadesini isteyince onun talebini reddedip üzerine gönderilen büyük bir orduyu yenilgiye uğrattı. İmparatorun baskısı daha sonraki yıllarda devam etti. Ebü’l-Esvâr neticede Dvin’e çekilmeye mecbur kaldı. Bu sırada Gence’de Ebû Mansûr Enûşirvân’a karşı isyan çıktı. Ebü’l-Esvâr, Gence’ye gidip isyanı kontrol altına aldı, ardından bütün Arrân’a hâkim oldu. 445 (1053) yılında Gürcüler’e ait bazı sınır kalelerini ele geçirip buraları tahkim etti. Oğlu Ebû Nasr İskender’i Dvin’in idaresiyle görevlendirdi. Şeddâdîler’in bu parlak günleri uzun sürmedi. Tuğrul Bey, 1054 yılında Revvâdîler’i kendine tâbi kıldıktan sonra Gence önlerine gelince Ebü’l-Esvâr kendisine itaat arzetmek zorunda kaldı ve bağlılığın gereği olarak Selçuklular’ın Ermeniler üzerine ve Doğu Anadolu’ya yaptıkları akınlara katıldı. 456’da (1064) Ani’yi fetheden Sultan Alparslan şehrin idaresini Ebü’l-Esvâr’ın oğlu Ebû Şücâ‘ Menûçihr’e verdi. Menûçihr, Kars’ı topraklarına kattı ve yaklaşmakta olan Bizans ordusundan çekinerek fetih sırasında tahrip edilmiş olan surları tahkim etti. Bizans idaresi döneminde ortaya çıkan mezhep çatışmaları yüzünden giderek tenhalaşan şehir alınan tedbirler sayesinde şenlendirildi. Selçuklu vasalı sıfatıyla Ani’de elli dört yıl hüküm süren Menûçihr cami, hamam, kervansaray, saray ve bîmâristan gibi eserlerle şehri imar etti (bk. MENÛÇİHR CAMİİ).

1067’de vefat eden Ebü’l-Esvâr’ın yerine geçen oğlu II. Fazl başarılı bir yönetim sergileyemedi. Gürcüler’e esir düşmesinin ardından Arrân, Şirvanşahlar’ın saldırısına uğradı. Onun halefi ve oğlu III. Fazl zamanında Sultan Melikşah’ın emîrlerinden Savtegin’in Arrân’ı zaptetmesi üzerine (468/1075-76) bölge Selçuklu idaresine girdi, böylece Şeddâdîler’in Gence kolu sona erdi. Sultan Melikşah’ın ölümünden (485/1092) sonra Selçuklu Devleti’nin uğradığı sarsıntı ve hemen arkasından gelen I. Haçlı Seferi, İslâm coğrafyasında çok ağır neticelere yol açtı. Doğu Anadolu’da ve Kafkaslar bölgesinde Gürcü tehlikesi baş gösterdi. Ani ve bu sırada Şeddâdîler’e bağlı olduğu anlaşılan Dvin mahallî beyliklerle Gürcüler’in hedefi haline geldi. Artuklu Necmeddin İlgazi ile Erzen-Bitlis Emîri Kızılarslan Dvin’e akınlar düzenlediler. Ancak Şeddâdîler 1105 yılına kadar şehri ellerinde tuttular. Kızılarslan’ın halefi Togan Arslan 512’de (1118) tekrar Dvin’e saldırdı ve Menûçihr’i öldürerek şehri topraklarına kattı. Menûçihr’in yerine oğlu Ebü’l-Esvâr II. Şâvur geçti.

II. Şâvur, Kıpçak Türkleri’nden sağladıkları askerlerle bölgenin en büyük gücü haline gelen Gürcüler’in baskısı yüzünden Ani’yi bu sırada Kars’ı elinde tutan Erzurum Saltuklu Beyi Emîr Ali’ye satmaya teşebbüs etti. Bu karara isyan eden hıristiyan ahali, kısa süre önce Tiflis’i ele geçiren Gürcü Kralı David’i çağırarak şehri kendisine teslim etti (1123). II. Şâvur ailesiyle birlikte tutuklanıp Gürcistan’a gönderildi. Sokum Kalesi’nde ikamet eden ailenin daha sonra Hıristiyanlaştığı rivayet edilir. Bu sırada Ebü’l-Esvâr’ın veliahdı ve oğlu IV. Fazl, Horasan’da Sultan Sencer’in yanında bulunuyordu. Fazl, Ani’nin düştüğünü haber alınca Sencer’in izniyle Irak Selçuklu Sultanı Mahmûd b. Muhammed Tapar’ın yanına giderek kuvvet temin etti. Erzurum, Ahlat, Bitlis-Erzen beyleriyle diğer bazı Türk beyleri Fazl’a yardım etmekle görevlendirildi. Türk ordusunun bir yıl kadar süren kuşatması esnasında şehirde açlık baş gösterdi. Tahta yeni geçmiş bulunan Gürcü kralından yardım gelmeyeceği anlaşılınca Ermeni ileri gelenleri şehri Fazl’a teslim etmeye mecbur oldular. IV. Fazl, hıristiyanların katedrale çevrilmiş olan Fethiye Camii’nin yeniden cami yapılmamasına dair isteklerini kabul etti. Ardından Gence ve Dvin’i topraklarına katmayı başardı. Ancak Erzen Emîri Kurti’nin Dvin’i geri almak için giriştiği savaşta öldü (524/1130). Yerine kardeşi geçtiyse de oğlu Mahmûd, Ani’ye gelerek yönetimi ele geçirdi. Mahmûd’un emirliği dönemine ait bilgi bulunmamaktadır. Onun yerine oğlu Fahreddin Şeddâd geçti. Erzurum Beyi II. İzzeddin Saltuk’un kızı ile evlenmek isteyen Şeddâd bunu başaramayınca intikam almaya karar verip İzzeddin Saltuk’a bir komplo kurdu. Saltuk’a, Gürcüler’e karşı koyacak gücü olmadığından şehri kendisine satıp hizmetine girmek istediğini bildirdi. Saltuk şehri teslim almak için ordusuyla yola çıkınca Şeddâd, Gürcü kralına Saltuk’un üzerlerine geldiğini haber verdi. Neticede Saltuklu ordusu Gürcü Kralı Dimitri tarafından çok ağır bir yenilgiye uğratıldı ve Saltuklu beyi esir düştü. Fahreddin Şeddâd’ın bu davranışına tepki gösteren ve Gürcüler’in dinî baskısından çekinen Ermeni rahibeler isyan ederek Saltuk’un yerine kardeşi V. Fazl’ın geçirilmesini sağladılar (550/1155). V. Fazl’ın emirliği din adamlarının ayaklanıp Ani’yi Gürcü kralına teslim etmeleriyle sona erdi (1161). Gürcüler Ani’de içlerinde hıristiyanların da bulunduğu 1000 kadar insanı katlettiler. Ani’nin düşmesi üzerine aynı yıl II. Sökmen, II. Saltuk, Fahrüddevle Devletşah ve diğer bazı Türk beyleri Ani’yi kurtarmak için harekete geçtiler. Fakat II. Saltuk’un savaş sırasında ordudan ayrılması yüzünden ağır kayıplar verdiler.

Irak Selçukluları’nın iktidar kavgalarıyla meşgul olmasından ve kazandıkları bu son savaştan cesaret alan Gürcüler, Dvin’i zaptederek şehirde büyük bir katliam yaptılar. Bu olaylar üzerine Irak Selçuklu Sultanı Arslanşah b. Tuğrul ve Atabeg Şemseddin İldeniz’in girişimiyle oluşturulan büyük bir ordu 558 (1163) yılında Gürcistan Kralı Giorgi’yi ağır bir yenilgiye uğrattı ve Giorgi Ani’yi iade etmeye mecbur kaldı. Büyük tahribata uğramış olan şehrin imarı için gerekli tedbirleri alan Atabeg İldeniz buraya Fahreddin Şeddâd’ın kardeşi Şehinşah’ı (Şâhanşah) vali tayin etti. Gürcü Kralı Giorgi 1175’te Ani’yi üçüncü defa zaptedip Şehinşah’ı Tiflis’e götürdü. Böylece Şeddâdîler’in Ani kolu da sona ermiş oldu. Selçuklular’a bağlı kuvvetler, bu olayın ardından bir defa daha Irak Selçuklu Sultanı Arslanşah’ın kumandasında toplandılar. Selçuklu ordusu Gürcüler’i yenerek Dvin’e kadar ilerledi (Muharrem 571 / Ağustos 1175). Giorgi mağlûp olunca Ani’yi iade etmeye ve Şehinşah’ı serbest bırakmaya mecbur oldu. Kaynaklarda bu tarihten sonra Şeddâdîler’den bahsedilmemektedir. Ancak Ani’deki 595 (1199) tarihli bir kitâbeden Sultan b. Mahmûd b. Şâvur b. Menûçihr eş-Şeddâdî (muhtemelen Şehinşah) adlı bir hânedan mensubunun hayatta olduğu anlaşılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA
Ahbârü’d-Devleti’s-Selcûkıyye (Lugal), s. 27-28, 29, 30; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, IX, 409, 598; X, 287, 361; XI, 201-202; Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve trc. H. Andreasyan), Ankara 1987, s. 15-16, 68-70, 82, 140, 279-280, 285, 331-332; Vardan, Türk Fütûhâtı Tarihi: 889-1269 (trc. H. Andreasyan, Tarih Semineri Dergisi, I, içinde), İstanbul 1937, s. 176, 179, 182, 186, 189-190, 195-198, 200, 205, 217; Müneccimbaşı, Câmiʿu’d-düvel: eş-Şeddâdiyye (nşr. V. Minorsky), Cambridge 1953, s. 1-18; M. F. Brosset, Gürcistan Tarihi (trc. H. D. Andreasyan, haz. Erdoğan Merçil), Ankara 2003, s. 261-262, 277-278, 280, 283, 288, 291, 293, 303-305, 310, 325, 345, 352; V. Minorsky, Studies in Caucasian History, Cambridge 1953, 1-106; Ahmed-i Kesrevî, Şehriyârân-ı Ġumnâm, Tahran 1335, s. 255-316; W. Madelung, “The S̲h̲addādids of Arran”, CHIr., IV, 239-243; Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, İstanbul 1980, s. 7, 11, 88, 95, 96, 133, 153, 161; M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kars-Arpaçayı Boyları Eski Merkezi Anı Şehri Tarihi (1018-1236), Ankara 1982, s. 13-86; Şâkir Mustafa, Mevsûʿatü düveli’l-ʿâlemi’l-İslâmî ve ricâlihâ, Beyrut 1993, II, 773-775; C. E. Bosworth, The New Islamic Dynasties, Edinburg 1996, s. 151-152; a.mlf., “S̲h̲addādids”, EI2 (İng.), IX, 169-170; Ma‘sûmî, “Fażl-ı Düvvüm-i Şeddâdî”, Dânişnâme-i Edeb-i Fârsî (nşr. Hasan Enûşe), Tahran 1381, V, 418-419; a.mlf., “Fazl-ı Yeküm-i Şeddâdî”, a.e., V, 420-421; E. Denison Ross, “Şeddâd”, İA, XI, 381-382; R. Bedrosian, “Shaddadids”, Dictionary of the Middle Ages (ed. J. R. Strayer), New York 1987, IX, 217-218; Cengiz Tomar, “Revvâdîler”, DİA, XXXV, 36-37.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 409-411 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment